
Bursa Milletvekili Pala'dan Sağlık Bakanlığı'na hasta güvenliğinin sağlanması çağrısı
BURSA, 17 Eylül 2025 Çarşamba, 09:3417 Eylül Dünya Hasta Güvenliği Günü, hasta güvenliğiyle ilgili kamuoyunda farkındalık yaratmak, paydaşlar arasında iş birliğini teşvik etmek, hasta güvenliğini iyileştirmek ve küresel eylemi harekete geçirmek için bir fırsat olma özelliği taşımaktadır.
Hasta güvenliği, "sağlık hizmetlerinde riskleri sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde azaltan, önlenebilir zararların oluşumunu azaltan, hata olasılığını düşüren ve zarar oluştuğunda etkisini azaltan işlemler, süreçler, davranışlar, kültürler, teknolojiler ve ortamlar yaratan organize faaliyetler çerçevesi" olarak tanımlanmaktadır.
Güvenli olmayan sağlık hizmeti, dünya çapında milyonlarca hastayı etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur ve her on hastadan birinden fazlasını olumsuz etkilemektedir. Son tahminler, güvenli olmayan bakımın dünya çapında her yıl 3 milyondan fazla ölüme neden olduğunu ve güvenli olmayan bakımdan kaynaklanan tüm zararların yaklaşık yarısının önlenebilir olduğunu göstermektedir.
Güvenli olmayan bakım nedeniyle hastaya verilen zarar, dünya çapında ölüm ve sakatlığın önde gelen nedenlerinden biridir ve bu zararların çoğu önlenebilir niteliktedir. İlaçlar ve tedavi seçeneklerinden kaynaklanan zarar, tıbbi bakımdaki genel önlenebilir zararın yaklaşık yüzde 50'sini oluşturmaktadır. Önlenebilir ilaç kaynaklı zararın toplam yaygınlığı yüzde 5 (20 hastada 1) olup, zararın dörtte biri ciddi veya potansiyel olarak yaşamı tehdit edici niteliktedir. Önlenebilir ilaç kaynaklı zararın yaygınlığı, yüksek gelirli ülkelerde yüzde 4 iken düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 7 olarak tahmin edilmektedir.
Hasta zararını önlemeye yatırım yapma konusunda küresel isteklilik, yalnızca kaçınılabilir ölümleri, sakatlanmaları, hastalanmaları ve rahatsızlanmaları önlemekle sınırlı kalmayarak; yıllık 1 trilyon 17 milyar ABD doları tutarındaki maliyetten kaçınma potansiyeliyle, sağlık sistemlerinin hasta güvenliğine öncelik vermesinin güçlü gerekçesini vurgulamaktadır.
Ülkemizde kullanılan Ulusal Güvenlik Raporlama Sistemi verilerine göre 2016 yılında gerçekleşen toplam hata bildirimi sayısının 74 bin 380 ve 2017 yılında 101 bin 841 olduğu bilinmektedir. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından güvensiz sağlık hizmetlerinin etkisine ilişkin kapsamlı ve güncel bir veri maalesef yayınlanmamaktadır.
Güvenli olmayan sağlık hizmeti nedeniyle hastaya verilen zarar, sağlık sistemlerinde geri dönüşü olmayan itibar kaybına da yol açarak hasta deneyimini, sağlık hizmetlerine duyulan güveni ve katılımı, sağlık çalışanlarının moralini ve refahını ve sağlık sistemlerine toplumsal kaynakların yatırılmasının değeri hakkındaki kamuoyu algısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Ülkemizde "Yenidoğan Skandalı" diye bilinen ticarileştirilmiş sağlık sisteminin sonucu olarak hasta güvenliğini hiçe sayan olaylar zincirinin, kamuoyunda haklı olarak yarattığı endişe ve güvensizlik halen sürmektedir. Bu nedenle bir sağlık sisteminin en başta "hasta güvenliği" konusunda güçlü bir yapılanmasının, etkili bir izleme ve değerlendirme sisteminin olması gerekir. AKP tarafından 2003 yılında duyurulan ve hemen ardından hayata geçirilen "Sağlıkta Dönüşüm Programı" nın hasta güvenliğini yeterince sağlayamadığı ortadadır.
"Türkiye'de bebek ve çocuk ölüm hızı çok yüksek!"
Dünya Hasta Güvenliği Gününün bu yılki teması "Her yenidoğan ve her çocuk için güvenli bakım" ve "Başlangıçtan itibaren hasta güvenliği" sloganlarıyla duyurulmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü, "güvenli doğum", "hasta güvenliğinin önceliklendirilmesi", "sağlık çalışanı güvenliği", "ilaç güvenliği", "hasta ve aile katılımı" ve "tanı güvenliği" konularındaki önceki kampanyaların çabalarına dayanarak, yenidoğan ve çocuk bakımında önlenebilir zararları ortadan kaldırmak için acil eylem çağrısında bulunmaktadır. 2025 Dünya Hasta Güvenliği Günü, her çocuğun güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti almak hakkını yeniden ve bir kez daha gündeme taşımaktadır.
Türkiye'de yenidoğanların, bebeklerin ve çocukların hasta güvenliği bağlamında yaşadığı sorunlar istatistiklere de yansımaktadır. Pala, "Türkiye'de bebek ölüm hızı DSÖ istatistiklerine göre 2023 yılında binde 9,1 ile ne yazık ki çok yüksek; bu hız ile Türkiye, ortalaması binde 6,6 olan Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi'ndeki 53 ülke arasında en yüksek yedinci sıradadır. Benzer şekilde binde 4,9 olan yenidoğan ölüm hızı da binde 4,1'lik DSÖ Avrupa ortalamasının üzerindedir ve bu oran aynı ülkeler arasında en yüksek dokuzuncu sıradadır. Eurostat veritabanına göre ülkemizdeki bebek ölüm hızı Avrupa Birliği ortalamasının (binde 3,3) da üç katı yüksekliğinde seyretmektedir" ifadeleriyle ülkemizdeki çocuk hasta güvenliğine ilişkin sorunların sonuçlarını gözler önüne serdi. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre bebek ve yenidoğan ölüm hızları arasındaki farkın yüksek olmasının, aşılama başta olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinde ve beslenme politikalarında eksiklikler olduğuna işaret ettiği biliniyor.
Yoksul hanelerde çocuk ölümleri çok daha yüksek!
UNICEF verilerine göre ülkemizde 2022'de binde 9,6'ya kadar düşen beş yaşın altındaki çocuk ölüm hızı 2023 yılında binde 12,8'e yükseldi. Ülkemizde çocuk ölümlerinde sosyal sınıflar arasındaki farkın da çok belirgin olduğunu vurgulayan Prof.Pala, UNICEF verilerine göre 2023 yılında en varsıl yüzde 20'lik hanehalklarında binde 8,7 olan beş yaşın altındaki çocuk ölüm hızının, en yoksul yüzde 20'lik hanehalklarında binde 17,4 olduğunu da açıkladı.
"Kışkırtılmış sağlık talebi hizmetlerin kalitesini düşürüyor, hasta güvenliğini tehdit ediyor!"
Günümüzde erişkinlerde olduğu gibi, çocuk acil servisleri ve polikliniklerinde de çok yüksek bir yoğunluk yaşandığını söyleyen Pala, bazı servislerde randevu sürelerinin 5 dakikaya kadar indiğini, bunun da hekimlerin etkili ve güvenli bir sağlık hizmeti sunmasını olanaksız hale getirdiğini vurguladı. "DSÖ, yayınladığı hedef listesinde çocukların hasta güvenliğini artırmak için ilk basamağın çocuk-aile-hekim arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi olduğunu açıklamıştır. Türkiye'deki sağlık sistemi, hekimlerin çoğu zaman ailelerin şikâyetlerini ayrıntılı olarak dinlemesine bile olanak tanımıyor" diyen Pala, bazı bilimsel çalışmalarda her 8 çocuktan 1'ine ilaç yazımında hata yapıldığının tespit edildiğini, bu durumun sağlık hizmeti kalitesi açısından kabul edilemez bir hasta güvenliği sorunu olduğunu belirtti.
"Sağlıkta Dönüşüm Programının yol açtığı hasta güvenliği sorunları halktan gizleniyor!"
Prof. Dr. Pala, Türkiye'de hasta güvenliği konusunda şeffaflığın olmadığını, Bakanlığın topladığı verileri güncel ve sistematik olarak yayınlamadığını vurguladı ve DSÖ Hasta Güvenliği Anketi'nin, hem çocuk hem de erişkin hasta güvenliği alanında araştırma ve veri paylaşımının yetersiz olduğunu ortaya koyduğunu hatırlattı. Pala, "Anket bize Türkiye'de ilaç kökenli hataları ve sağlık hizmeti kaynaklı enfeksiyonları azaltmaya yönelik resmi hedeflerin henüz belirlenmediğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı, çocuk hasta güvenliği rehberleri hazırlamalı ve bu rehberlerin etkin uygulanmasını bağımsız izleme yöntemleriyle takip etmeli, en azından topladığı verileri kamuoyuyla paylaşmalıdır. Yurttaşların sağlık kuruluşlarında yaşanan hasta güvenliği sorunlarını bilmeye hakları var!" çağrısında bulundu.
BURSA 17 Eylül 2025 Çarşamba, 09:34
Yorumlar
Öne Çıkanlar
Diğer Haberler