CHP'den 'Tayfun Kahraman' çağrısı!

SİYASET, 07 Kasım 2025 Cuma, 18:05

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Tayfun Kahraman hakkındaki AYM kararına uymamasına ilişkin olarak, "Tayfun Kahraman'ın serbest kalması sadece kızı Vera'ya kavuşabilsin diye değil, sadece kızı Vera'nın babasız bir hayat sürmesine engel olunabilsin diye değil, eşine kavuşabilsin diye değil. Ama insanlığın, vicdanın da gereği bu. Bu kadar boş gerekçeyle, bu kadar gerekçesiz, delilsiz bir yargılamayla ve AYM kararına rağmen hala Tayfun Kahraman içerde bir gün bile tutulmamalı" dedi.

CHP Adalet Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, yargı alanında yaşanan son gelişmeleri ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Gökçen, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Tayfun Kahraman hakkındaki AYM kararına uymamasına ilişkin olarak, "Tayfun Kahraman'ın serbest kalması sadece kızı Vera'ya kavuşabilsin diye değil, sadece kızı Vera'nın babasız bir hayat sürmesine engel olunabilsin diye değil, eşine kavuşabilsin diye değil. Ama insanlığın, vicdanın da gereği bu. Bu kadar boş gerekçeyle, bu kadar gerekçesiz, delilsiz bir yargılamayla ve AYM kararına rağmen hala Tayfun Kahraman içerde bir gün bile tutulmamalı" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman hakkındaki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uymamasını değerlendiren Gökçen, şöyle konuştu:

"Anayasa'ya göre AYM kararları herhangi bir istisna olmadan hem gerçek hem de tüzel kişileri bağlıyor hem de yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlıyor. Bunu zaten daha önce defalarca dile getirmiştik, Can Atalay kararında da öyle. Ama dönüp bakalım, AYM Tayfun Kahraman ile ilgili neler söylemişti. Çünkü ne dediği de çok önemli. AYM, yeniden yargılanmasına karar verirken Tayfun Kahraman'ın yargılanmasıyla ilgili çok önemli eksikliklere işaret etmişti.

AYM, 'Sen, Tayfun Kahraman'ın Gezi'yi organize ettiğini söylüyorsun da Gezi'den önce diğer sanıklarla iletişimini ben görmedim, bununla ilgili bir şey yapmamışsın, bir iddiada bulunmamışsın sadece sanıklardan biriyle yoğun olmayan bir iletişim tespit edebilmişsin. Gezi'den sonra forumları düzenlemişsin diye suçlamışsın ama hangi forum düzenlenmiş, o forumlarda hangi kararlar alınmış böyle bir bağ kurmaya bile uğraşmamışsın' demiş. Tayfun Kahraman'ın tek suçlandığı şeyler ne biliyor musunuz? Taksim Dayanışması adına yaptığı basın açıklamaları. Ve zaten kendisinin reddetmediği açıklamalarla ilgili birtakım polis ifadelerinden, tanık ifadelerinden yola çıkılarak Tayfun Kahraman hakkında bu cezalar verildi. Tayfun Kahraman'ın açıklamaları ve herhangi bir şiddet olayı arasında hiçbir bağlantı bile kurulmadı."

"HATIRLATALIM Kİ CUMHURBAŞKANI DA YETKİSİNİ O ANAYASADAN ALIYOR"

"Aslında Tayfun Kahraman ve ailesinin yıllardır yaşadığı haksızlık bir hiç için. Tamamen içi boş bir dava. Bir delil bulmaya bile çalışılmamış, ikna edici herhangi bir gerekçe ortaya konulmamış. Tam da bu yüzden yeniden yargılanmalı denilmiş. Tayfun Kahraman da kendini savunma hakkına sahip olamamış bu davalarda. Şimdi yerel mahkeme çıkmış diyor ki AYM'ye 'ben senin yetkini tanımıyorum. Ben Anayasa'nın canımın istediği maddesini alıyorum çöpe atıyorum.' O zaman bu mahkeme hakkında derhal inceleme başlatılmayacaksa, bu hakimlerin görevlerine derhal son verilmeyecekse o zaman Türkiye Cumhuriyeti'nde herhangi bir kişi bundan sonra Anayasa'nın seçtiği bir maddesini uygulamayabilir. Herhangi bir maddeye saygı duymayabilir. Hatırlatalım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi de yetkisini o anayasadan alıyor, Cumhurbaşkanı da yetkisini o anayasadan alıyor."

"TAYFUN KAHRAMAN HAKKINDA HİÇBİR DELİL YOK"

"En baştan beri söylüyoruz aslında hastalığı olmasaydı bile Tayfun Kahraman hakkında hiçbir delil yok, hiçbir gerekçe yok tutuklu kalması için, cezaevinde bulunması için. Ama bunlara rağmen Tayfun Kahraman bir de hastalıkla mücadele ediyor. Şimdi düşünün ki TBMM'de bir komisyon toplanıyor, o komisyonun çalışmaları içinde sıklıkla hasta tutukluların durumu gündeme getiriliyor.

Ve biz bunları bir yandan yaşarken Tayfun Kahraman içerde hastalığı ile mücadele ediyor hatta hastaneye sevki sırasında daha önce yaşanılan görüntülerle, video kayıtlarıyla ortaya konmuş durumda. O yüzden Tayfun Kahraman'ın serbest kalması sadece kızı Vera'ya kavuşabilsin diye değil, sadece kızı Vera'nın babasız bir hayat sürmesine engel olunabilsin diye değil, eşine kavuşabilsin diye değil. Ama insanlığın, vicdanın da gereği bu. Bu kadar boş gerekçeyle, bu kadar gerekçesiz, delilsiz bir yargılamayla ve AYM kararına rağmen hala Tayfun Kahraman içerde bir gün bile tutulmamalı."

"AKIN GÜRLEK ŞİRKETİN KURULUNA 2027 YILINA KADAR ATANMIŞ"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki iddialar hakkında da konuşan Gökçen, iddiaları en başında Özel'in söylediği ve Gürlek'e süre verdiğini hatırlattı.

Gökçen, "O süre içinde cevap vermek yerine herhalde soruşturma hazırlıkları yapıyordu, yeni yargı darbeleri tasarlamakla meşguldü. O yüzden cevap vermedi" dedi ve şöyle devam etti:

"Ondan sonra genel başkanımız belgeleri açıkladı. Bu belgelere göre - ve bu belgelere herkes erişebilir, Lüksemburg Ticari Sicili'ne internetten de ulaşabiliyorsunuz- önce bakan yardımcısı iken başladığı bir süreç. Ondan sonra bu sonlanıyor. Sonra Akın Gürlek 2 Ekim 2024 tarihinde başsavcı olarak atanıyor. Şimdi deniliyor ya önceden devam etmiş ama bir süre sonra sonlanmış diye. Bir süre sonra ne zaman sonlanmış biliyor musunuz?

6 Ağustos 2025 tarihinde. 6 Ağustos'a kadar aylarca oradan gelir elde etmiş Akın Gürlek ve aslında Anayasa'ya ve kanunlara göre yapamayacağı bir görevi üstlenmiş. Ayrıca Başsavcı olarak atanmasının hemen ardından Kasım aylarının sonlarına doğru 29 Kasım 2024'te Akın Gürlek Genel Kurul üyeliğine 3 yıllığına atanıyor. 2027 yılında yapılacak olan Genel Kurul Toplantısı'na kadar bu atama söz konusu. Başta 2027'ye kadar atanmışken 2025'in Ağustos ayında Özgür Özel'in sözleri doğrultusunda bir karar değişikliği olacak ki görevine son veriliyor."

"AKIN GÜRLEK BİR YANDAN LÜKSEMBURG'DAN MAAŞ ALIRKEN BİR YANDAN DA OPERASYON YAPIYORDU"

"Şimdi bu kadar süre boyunca Anayasa'yı açıkça ihlal eden bir kişi bir yandan neler yapıyordu? Ahmet Özer'in gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonları düzenliyordu, Beşiktaş Belediye Başkanımızın tutuklandığı operasyonları düzenliyordu. Ekrem İmamoğlu'nu CHP'nin 23 Mart'taki ön seçimleri öncesinde gözaltına alıyordu. Bu planları yaparken, bu operasyonları düzenlerken bir taraftan da hiç kanunen yetkisi olmadığı Hakimler ve Savcılar Kurulu'ndan izni olmadığı halde 'yüzyılın yolsuzluğu', 'İmamoğlu suç örgütü' gibi mahkeme kararlarıyla kanıtlanmamış, bir sonuca bağlanmamış, masumiyet karinesini açıkça ihlal eden açıklamalar yapıyordu. Bir yandan da Lüksemburg'dan maaş alıyordu."

"HALKI İKNA ETME GÜÇLERİ KALMADIĞI İÇİNDE HALKTAN HAKİKATLERİN SAKLANMASINI İSTİYORLAR"

Gökçen, altı gazetecinin gözaltına alınması ve ardından serbest bırakılması hakkında da şunları kaydetti:

"Düşünün ki gizli tanık ifadesi üzerinden hatta kopyala yapıştır olarak da farklı ve yanlış bir gizli tanık ifadesinin yazım hatalarıyla aktarıldığı dosya üzerinden sorular sormak üzere gözaltı yapıldı. Gözaltı kararı yok, gözaltı işlemi yapılıyor; serbest kalma tutanağı var serbest bırakılmıyor. Şimdi en sonunda gazeteciler serbest kaldı fakat bu yapılan gazetecilere yönelik bir itibar suikastiydi. Halktan gerçekleri saklamak isteyen ne yapar? Tele1'e kayyum atar, gazetecilerin işlerine son verilmesini ister, basına müdahale eder, gazetecileri gözaltına alır ve yargı tacizini sürdürür hem de gizli tanık ifadeleri üzerinden. Halktan gerçekleri saklamak isteyen meşruiyeti artık halkta aramıyor demektir. Meşruiyeti yurt dışında Trump'ta, dönüp İngiltere Başbakanı'nda arayanlar; dış politikada Türkiye'nin gücünü sadece kendi çıkarları için kullanarak Türkiye'de yapılacak yeni operasyonlara yeni meşruiyet alanları sağlamaya çalışanlar halkın gerçekleri görmesinin önüne bir şekilde geçmeye çalışıyorlar. Ama bütün bu çabalar hiçbir şekilde başarılı olmuyor çünkü gazeteciler gerçekleri anlatan, gerçekleri halkla paylaşan gazeteciler bu kadar büyük haksızlıklara maruz kaldıklarında halk onları daha çok sahipleniyor. Bu kadar büyük operasyonlarla bu kadar altı boş, içi boş gerekçelerle gözaltına alınanlar, soruşturulanlar bütün hem gazeteciler ve siyasetçiler bunlarla karşılaştığında halk meydanlarda daha da kalabalıklar yaratmaya başlıyor. Tam da bu yüzden halkı ikna etme güçleri kalmadı. Halkı ikna etme güçleri kalmadığı içinde halktan hakikatlerin saklanmasını istiyorlar."

SİYASET 07 Kasım 2025 Cuma, 18:05

Benzer Haberler

MEB 2026 sınav tarihlerini açıkladı!

Türkiye'den İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında yakalama kararı!

Milli Eğitim Bakanı Tekin'den Bursa ve Balıkesir'deki okullara sürpriz ziyaret

Bursa'da freni boşalan otomobil yolcu otobüsüyle çarpıştı!

Ekrem İmamoğlu'ndan Ordu mitingine çağrı

Nilüfer Belediyesi'nden Zafer Mahallesi'ne yeni yaşam alanı!