
Dervişoğlu'ndan 'Pandora'nın Kutusu açıldı' çıkışı
SİYASET, 25 Haziran 2025 Çarşamba, 11:42Dervişoğlu'nun açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
Hukuk devleti kavramının Türkiye'de iki önemli eksiği vardır. Bunlardan birincisi hukuktur, ikincisi ise ne yazık ki devlettir. Bu ikisi olmayınca geriye meşruluğunu yeniden üretemeyen, haliyle de geriye iktidardan ziyade alelade bir organizasyon kalmaktadır. Son günlerde yaşadığımız bu durumun ikinci örneği hukuksuz tutuklamalardır. Onun da son temsilcisi gazeteci Fatih Altaylı olmuştur. Bu durum işte bu ülkede ne hukukun ne de devletin olmadığının ikinci örneğidir.
Torbacı iktidarımız dur durak bilmiyor. Geçtiğimiz hafta koalisyondan geçirdikleri torba kanun teklifiyle, AK Parti iktidarının semirttiği holdinglerin menfaatlerine göre yasa yapılmaya çalışılıyor. Cumhur koalisyonu bu kez de kadim ve kültürel mirasımızı talan etmenin yeni yol ve yöntemlerini hazırlamış. Ola ki bakanlıklar izin vermez düşüncesiyle yürütmenin tekelinde tek adamın egemenliğinde bir kurum kurup işlerini fitiline koymanın sözüm ona yasal zeminini hazırlıyorlar.
MADEN TEPKİSİ
Stratejik ve kritik madenlerin neler olduğunu Cumhurbaşkanı belirlesin. Yetmez. Bu maden faaliyetleriyle ilgili acele kamulaştırma kararını da Cumhurbaşkanı alsın. Yemeğin tüm etlerini kendi tabağına koyan bu akla, suyundan da koyalım mı diye sorası geliyor insanın. Nerede devlet aklı, nerede kamu yararı, nerede temel hakların korunması? Yalanla ve talanla yarattığınız tek adam rejiminizi de devleti şirkete, milleti ırgata çevirdiniz. Allah sizi ıslah eylesin. Doymuyor, durmuyor, iflah da olmuyorsunuz.
Çıkarılmak istenen yeni yasayla birlikte vatanı yağma etmekte yeni bir aşamaya geçmek isteyen iktidardan bahsediyorum. Türk milletine çağrıda bulunuyorum. Tarlanıza çökecekler. Birkaç damla mavi mürekkeple atacakları imzayla çökecekler. 'Müsterih olun, yabancıya gitmiyor' diyecekler. Hayvan otlattığınız meralarınıza giremeyeceksiniz.
Türkiye tarihi boyunca üreterek yaşamak zorunda olan bir millet olmuştur. Bu topraklar bereketlidir ancak bunların yağmasına hiçbir toprak parçası yetmez. Zeytin sadece kendi sofralarına gelmesi gereken bir nimete dönüşüyor. Zeytin ağaçlarını taşıyacaklarmış, nereye taşıyacaksınız? Sarayın bahçesine mi? Anadolu toprağı, sizin offshore hesabınızdaki para mıdır ki taşıyacaksınız. Ne Anadolu'muz ne de Cumhuriyet tarihimiz böylesini görmemiştir.
Milletin parasını millet için değil gösterişe harcamak, milletimize ise en temel hizmetlerden mahrum bırakmak bu iktidarın artık yerleşmiş politikalarıdır. Buradan AK Parti'nin teşkilat ve yönetim kademelerine sesleniyorum. Milletin dertlerinden, sıkıntılarından ne kadar uzak olursanız Türk milletine düşman diğer herkese dost olursanız bu iktidarın vazgeçilmezi olmak hedefine ulaşırsınız. Ancak büyük Türk milleti müsterih olsun, bu utanç dolu devran elbet böyle devam etmeyecektir.
'İSRAİL'İN SALDIRGANLIĞINA ABD ORTAK OLDU'
İsrail'in pervasız saldırganlığına ABD de ortaklık etmiştir. Bu karşılıklı çatışma oyununda hepimizi yakinen ilgilendiren hususlardır. Tarihin her aşamasında özellikle de büyük savaş zamanlarında diktatörlükler, tiranlıklar, tek adam rejimleri, ülkelerinin bekaları yerine kendi bekasını korumak konusunda mahirdirler.
Savaşa ve barışa o ülkelerin asıl sahibi olan milletler karar vermediği sürece, gayrimeşru rejimler savaştan beslenir ve kan akmaya devam eder. Bugün kalıcı ateşkes ilan edilmiş olsun ya da olmasın, Netanyahu'nun bir süredir üstlendiği ABD'nin vekil gücü ya da uç beyi rolüyle beraber, İran için dile getirdiği "rejim değişikliği" çağrıları, bölgede yeni bir Pandora'nın kutusunun açılmasına neden olmuştur.
Bölgemizin ve bilhassa ülkemizin, Suriye krizinde olduğundan daha fazla olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Ülkemizde bulunan İncirlik Üssü'nün ve Kürecik'teki NATO'ya istihbarat aktaran radarın, komşumuz İran'a karşı olası faaliyetleri engellemek adına bu çatışmalarda ne amaçla ve nasıl kullanıldığını bilmek Türk milletinin tartışılmaz hakkıdır. Bu tür durumlarda, NATO üyesiyiz denilerek işin kolayına kaçılamaz. Son bir ayda cereyan eden hadiseler göstermiştir ki; Türkiye'yi yakın coğrafyasında meydana gelebilecek bir göç dalgasından koruyabilecek bir hükumet mevcut değildir.
Bizler vatan, sınırlarımız ötesini de komşularımız biliriz. Özellikle ABD'nin müttefiklik hukuku çerçevesinde İran'a saldırırken, Türkiye'ye danışıp danışmadığı meraka konu bir husustur. Bu yönde bir işaret yoktur. Türkiye, komşularının aleyhine faaliyet yürüten alçaklıklardan uzak bir ülke olmak durumundadır. Türkiye'nin Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh!" düsturuna sıkı sıkıya sarılması, en çok bu tür kriz ve çatışma zamanlarında hatırlanması ve ders alınması gereken, bir özlü sözden öte, bir felsefe olduğu anlaşılmak mecburiyetindedir. Cumhur koalisyonunun kadrolu ve geçici ortaklarının iç kamuoyuna ve oy tabanına yönelik; "İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye'dir." "Her türlü cenge hazır olmalıyız," türünden, sorumsuzca söylemlerine ülkemizin ihtiyacı yoktur.
Türkiye'nin klavye delikanlılarının hezeyanlarına değil, Türklüğüyle gurur duyan devlet adamlarına ihtiyacı vardır. Burası, karikatür Kuzey Kore değildir, mollaların kum havuzu değildir, Tanrı diye şeytana tapan birtakım canilerin hükmü altındaki İsrail de değildir. Türkiye'nin hem içeride hem dışarıda; boş ve hamasi konuşmalar yerine, güven veren adımlar atılmasına, içeride hukuk devleti, Cumhuriyet ve demokrasiyi, dışarıda ise millî güvenliği güçlendirici değişim ve dönüşümlere ihtiyacı vardır.
İsrail lobisi, İran'ı on yıllarca ABD'de tartıştırmıştır. İsrail lobisi, ABD'nin bu son saldırısıyla amacına ulaşmıştır. Şimdi aynı İsrail lobisinin kimi unsurları son yıllarda özellikle Suriye üzerinden dillerine Türkiye'yi dolamaya başlamışlardır. "İsrail'in bir sonraki hedefinin Türkiye" olduğu biçimindeki söylemler, bu tehlikeli kampanyaya odun taşımaktan başka bir şeye hizmet etmemektedir. Böyle bir tehdit değerlendirmesi varsa, iktidardaki cumhur koalisyonun açık, gizli liderleri bunu kamuoyu önünde seçmen tabanını konsolide etme kurnazlığına alet etmek yerine, ilgili kurumlarla gerekli tedbirleri almalı, buna uygun savunmanın güçlendirilmesi adımlarını, başta tam teşekküllü, entegre ve tam operasyonel bir hava savunma sistemi ve yeni nesil muharip savaş uçakları edinilmesi olmak üzere, derhal atmalıdır.
Karşımızda bir savaş suçlusu ve insanlığa karşı suç işlemiş bulunan Netanyahu ile "sonsuz savaşları bitirme" vaadiyle seçim kazanıp iş başına gelince hepsinden çark eden bir Trump bulunmaktadır. İkisi de birbirinden pervasızdır ve güvenilmezlerdir. Bunlardan Trump, Erdoğan'a istediğini yaptırabilmiş olmakla övünmektedir.
SİYASET 25 Haziran 2025 Çarşamba, 11:42
Yorumlar
Öne Çıkanlar
Diğer Haberler

Beşiktaşlı Zaynutdinov'a Rusya'dan talip var!

Hurda atık depolama sahasında yangın!

Ambulansa yol vermeyen sürücü gözaltına alındı

Gaz yüklü tankerin motorunda yangın çıktı

Ekonomiye ilişkin teklif, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçti
