Özgür Özel'den Edirne'de "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi: İlk seçimde bu iktidardan kurtulacağız

SİYASET, 20 Aralık 2025 Cumartesi, 14:05

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingleri kapsamında Edirne'de konuştu. Özel, burada yaptığı konuşmada, "Bu milleti perişan eden, kara madalyada beşi bir yerdeyi milletin boynuna takan, milletin sırtına yük eden bu iktidardan gelecek ilk seçimde hep birlikte kurtulacağız!" dedi.

CHP'nin, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için özgürlük ve erken seçim talebiyle düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin 76'ncısı bugün Edirne'de gerçekleştirildi.

ÖZGÜR ÖZEL KONUŞTU

CHP Genel Başkanı Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Edirne'yi çok seviyoruz, Edirnelileri, akrabalarımızı çok seviyoruz. Bugün burada, tam 76. kez haksızlığa, adaletsizliğe itiraz etmeye, seçtiklerimizin arkasında durmaya; Cumhuriyet'ten, Gazi Mustafa Kemal'in emaneti Cumhuriyet ile kazandığımız sandığa, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmaya geldik. Seçtiklerimize sahip çıkacak mıyız? Cumhurbaşkanı adayımıza sahip çıkacak mıyız? O zaman beni seven arkamdan gelsin, Ekrem Başkanı seven arkamızdan gelsin.

Bugün burada sizin karşınızda; seçimlerde size emanet ettiğimiz, sizin de Edirne'yi ona emanet ettiğiniz, her iki Edirneliden birinin oyuyla gelen, şimdi bütün anketlerde memnuniyeti çok daha yukarılara getiren Filiz Başkanımızın misafiriyiz. Onu size bu meydanda emanet etmiştim. Filiz Başkan 20 aydır görevde.

"YANDAŞ BASINA YALAN MANŞET YAPTIRMAKLA OLMUYOR"

Tabii biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak imkanlar dahilinde samimiyetle, var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bir yandan biz bu şehrin evlatları olarak bu şehre elden gelen katkıyı yapıyoruz. Ama bir yandan da seçim yaklaşınca bu şehirden oy isteyenler, seçimlerde buraya yüzünü dönenler; seçimden sonra yetkiyi alıp Ankara'ya gidince arkasını dönüyorlar.

Bu iş öyle yandaş basına yalan manşet yaptırmakla, ona buna yazmakla olmuyor. Öyle söylediğin sözün arkası dolu olsa, eleştirinin yeri olsa, burada başarı değil de bir eksiklik olsa bu meydan dolar mı böyle tıka basa?

Ama öbür taraftan; Edirne sanayisinden aldığı pay yüzde değil, binde üç. Türkiye ihracatından aldığı pay yüzde değil, binde iki. Şehirlere gidiyorsun; yüzde üçler, yüzde yediler, yüzde on birler konuşuluyor; burada binde iki. 100 milyon doların üzerinde ihracat yapan bir tane firma yok. İlk bin ihracatçı firma içinde bir tane Edirne firması yok.

Böyle olunca bu şehrin gençleri bu şehirde kalıyor mu? Hayır. Maalesef gençler zihinlerinde valizleri toplamış, yüreklerinde valizleri toplamış, geçinmek için bu şehirden ayrılıyorlar. Şehir küçülüyor, şehir yaşlanıyor. Ve maalesef buradan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yılda 26 milyar lira vergi alıyor, 10 milyar lira hizmet yapıyor. O 16 milyar lirayı alanlar, benim kentin çay kaşığıyla vermeye imtina ediyorlar Edirne'ye.

Bakın, Halkalı-Kapıkule Hızlı Treni. Her seferinde ileri aldılar; en son 2024'te, geçen sene bitecekti, şimdi 2028 diyorlar. Edirne-Lalapaşa uluslararası yol. Bunlar 'Türkiye'de bütün ilçelerin arası duble yol oldu' diyorlar; uluslararası yolumuz var, duble yol değil. Keşan-Enez yolu; iki buçuk yılda bir buçuk kilometre ilerledi, iki günde çöktü, perişan oldu gitti.

"GÜYA BUNLAR MUHAFAZAKAR OLACAK"

Edirne, Osmanlı'ya başkentlik yapmış eşsiz bir kent. Yılda 5 milyon turist geliyor bu kente. Ama Selimiye Camii, Edirne'mizin göz bebeği, Koca Sinan'ın emaneti Selimiye Camii'ni perişan ediyorlardı. Başvurular yapıldı, durduruldu, yenisi yapıldı. Bir dizi beceriksizlik, bir dizi kötü niyet. Güya bunlar muhafazakar olacak. Sen Koca Sinan'ın eserini muhafaza edemiyorsun, bir de 'muhafazakar siyasetçiyim' diye milletin duygularıyla oynuyorsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun.

Bunlar ne Osmanlı'nın ne Cumhuriyet'in biriktirdiği hiçbir güzelliği gerçek anlamda benimsemiş, içselleştirmiş insanlar değil. Cumhuriyet Halk Partisi; geçmişiyle, tarihiyle, Selçuklu'yla, Osmanlı'yla ve Cumhuriyet'le oralarla gönül bağı kurmuş. Bugün korunacak bir şey varsa, muhafaza edilecek bir değer varsa; binada olsa, camide olsa, köprü de olsa ya da insani değerler de olsa, onları muhafaza etmek koca yürekli demokratların işidir, demokratların işidir.

"BİZ SAHİP ÇIKACAĞIZ BU ÜLKEYE"

Biz Türkiye İttifakı olarak; Türkiye'nin elbette aslan sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları, Kürt demokratları, Alevi'si, Sünni'si. Kimin kökeni, inancı, etnisitesi ne olursa olsun; değil mi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin evladıdır, değil mi ki bu sınırların içinde vatandaşıdır, Ay Yıldızlı Al Bayrağın altındadır, Gazi Mustafa Kemal'in evladıdır; o demokratlar bizimdir. Biz Türkiye İttifakı'yız, biz sahip çıkacağız bu ülkeye.

Bunlar 'biz yaptık oldu'cular. Bunlar 'yandaş müteahhide veririm, canına okusa tarihi eserin umurumda değil' diyenlerdir. Bunlar algı operasyonlarının peşinden giden; milleti olguyla değil, algıyla kandırmaya çalışanlardır. Yapmadığını yapıldı gösteren, olmayanı olmuş gösterenlerdir. Bunlara en iyi cevap Koca Sinan'dan, Mimar Sinan'dan. Hem de nerede? Edirne'de. Nerede? Selimiye'de. Selimiye bitmiş, Koca Sinan karşısına geçmiş yanındakilerle bakarken bir küçük evlat geliyor. 'A' diyor, 'Caminin minaresi eğri.' Soruyor çocuğa: 'Hangisi eğri?'

Bakın, Koca Sinan bitirmiş Selimiye'yi. Geçmiş karşısına. Bir küçük çocuk, bir velet gelmiş; 'A' demiş, 'Minare eğri.' 'Hangisi eğri?' demiş. 'Bu taraftaki eğri.' 'Ne tarafa eğri?' 'Bu tarafa eğri.' Demiş ki: 'Koca bir halat getirin, yüz tane de ırgat getirin. Çekin bakalım minareyi!' Onlar çekiyor, çocuk bakıyor. 'Düzeldi mi?' 'Biraz.' 'Düzeldi mi?' 'Biraz.' Çektire çektire güya minareyi düzeltiyor. Çocuğa diyor: 'Oldu mu?' Çocuk diyor ki: 'Oldu amca.' Çocuk gidiyor. Diyorlar ki Sinan'a: 'Deli misin, divane misin? Bir çocuğun lafıyla minare urganla çektirilir mi bu tarafa?

Diyor ki: 'O çocuğun aklında şüphe kalırsa, o çocuk bu minareyi eğri diye görürse, o çocuk görünce birine söylerse, o biri öbürüne söylerse bu kadar emek boşa gider' diyor. O bir çocuğun sözüne değer veren; o gerçeği yalanla takas etmeyen, yalana ya da yanlışa teslim olmayan Koca Sinan'ın eserine bunları yapanın iki elimiz yakasında olacak. Ant olsun, ant olsun

"ÇELTİK ÜRETİCİSİNİN KARA GÜNÜ BUGÜNDÜR"

Trakya bereketin yuvası ama sulama altyapısı tamamlanmadı. Şimdi Meriç'in suyunu organize sanayiye taşımak istiyorlar. Çiftçi zaten perişan, şimdi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Ayçiçeğinde Edirne ve Trakya'daki verim kaybı %50'yi aşmış. Ben okudum, Ziraat Odalarının çalışmasından okudum; yüzde 50'yi aşmış. İpsala'da çeltik üretimi kuraklık yüzünden perişan oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi almıyor; bir ay önce 27 lira olan çeltik 20 liraya düştü. Çünkü ofisi üreticinin arkasından çektiler.

Buradan uyarıyoruz: Toprak Mahsulleri Ofisi böyle gün için vardır. Eskiden yazardı; 'Ofis çiftçinin kara gün dostudur' diye. Şimdi çiftçinin, çeltik üreticisinin kara günü bugündür. İpsala'nın kara günü bugündür. Ofis ortaya çıkacak, çiftçinin arkasında duracak. Yolu yok.

Diğer yandan kuraklık sigortası. 'Yaptırın, yaptıralım, TARSİM'e gidelim, parayı verelim' diyorlar. Parayı alırken böyle zevkle sayıyorlar, çekmeceye atıyorlar. TARSİM yaparken parayı zevkle sayıyorlar değil mi? Çekmeceye atıyorlar. Sonra kuraklık oluyor, buğday düşmüş dekarında 60-70 kiloya. 'Zarar ettim' diyor, gidiyor TARSİM'den para almaya. 'Sen 60 kilo biçmedin, 150 kilo biçtin' diyor. 'Kardeşim benden iyi mi bileceksin, gel bak 60 kilo biçtim' diyor. 'Ortalamaya bakarım, sen 150 kilo biçtin' diyor. Parayı alırken zevkle alanlar, verirken titreyerek veriyor değil mi?

"ÖNLEM ALMAYAN İKTİDAR ŞİMDİ BELEDİYELERİ SUÇLUYOR"

Gelince bu TARSİM sistemini; hem devletin katkısını iki katına çıkarıp hem de böyle uyanık tüccar gibi çiftçiyi yan bastıranın, kandıranın vallahi bundan sonra karşısında ben duracağım. TARSİM gelip hiçbirinizi yazarken, çizerken, öderken kandırmayacak. TARSİM çiftçiye dost olacak; olmazsa düşmanı bu kardeşiniz olacak. Söz veriyorum size.

İçme suyu alarm veriyor. Kayalı Barajı'nda doluluk yüzde 6'ya düşmüş. Önlem almayan iktidar şimdi belediyeleri suçluyor. Gala Gölü'nde ve Ergene'deki kirlilik hala devam ediyor. Bizim vekil diyor ki; eski Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 'Ergene'de yüzeceğim' diyordu. Onu söylerseniz iyi olur diyor. Dedim ki; bu espri çok yapıldı ama biz söylemeye utanıyoruz, bunlar sözünü tutmamaya utanmıyorlar. Ben daha ne diyeyim bu Ergene için?

Eğitimde sıkıntı büyük. Deprem kaygısı ve güçlendirme amacıyla yıkılan okulların yerine yenilerini yapmamışlar. Ben bu meydana, bu hınca hınç sığmadığımız meydana Filiz Başkan'ın yaptıklarını anlattım; ta arkalardan bile koca alkış geldi.

"ERDOĞAN FAKİR SEVMEZ"

Ben aylar önce ilk kez bir meydanda 'Erdoğan sizi seviyor mu?' diye sorduğumda, hep birlikte bağırdılar sizin gibi: 'Hayır!' 'Niye?' dedim; oradan biri dedi ki, 'Fakiriz biz, o fakir sevmez.' O gün bugün soruyorum; şimdi artık bu, bütün Türkiye'nin yaşayarak gördüğü bir ifade. Bütün Türkiye bunu tekrar ediyor: Erdoğan fakir sevmez, Erdoğan zengin sever.

Resmi yoksulluk rakamı 97 bin lira. Türk-İş resmi olarak hesaplıyor; bir haneye 97 bin lira girmiyorsa bunun altı yoksul, yani fakir. Şimdi meydanda 97 bin liradan çok geliri olanlar el kaldırsın. Bak dürüstçe üç beş kişi gösteriyor, bazıları yanındakini gösteriyor. Bu meydan Türkiye'nin en büyük korosudur ve en acıklı şarkısını söyler.

Erdoğan'ın mikrofonu eline alınca söylediği 'Nereden nereye' şarkısı var ya; ona eşlik etmesin o Edirne'nin çok bilmiş milletvekilleri, Edirne'nin AK Partili yöneticileri... Edirne'deki bu acıklı şarkıyı görün, bu milletin sesini duyun be kardeşim!

AK Parti 23 yıldır iktidarda. Gelirken ne demişti? 'Verin bana yetkiyi, ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğim' dedi. Allah'ı var, doğrusunu yaptı. Allah'ı var, tam dediğini yaptı. Nasıl biliyor musunuz? Bir kabine açıklıyor; açıkladığı kabinede Milli Eğitim Bakanı'nın özel okullar zinciri var, Sağlık Bakanı'nın özel hastaneler zinciri var, Turizm Bakanı'nın oteller zinciri var, turizm şirketleri var... Tam Türkiye'yi şirket gibi yönetiyor değil mi?

Şirketin adını biliyor musunuz? Bilenler var: KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin Kara Düzeni'nin Anonim Şirketi. Bu KADAŞ gerçekten rekortmen; madalya üstüne madalya kazanıyor. Bakın, KADAŞ vergiyi sizden alıyor, kıyağı başkalarına yapıyor. Ama bu KADAŞ'ın döneminde Türkiye; yüksek enflasyonda Avrupa birincisi, yoksullukta Avrupa birincisi, işsizlikte Avrupa birincisi, gelir ve vergi adaletsizliğinde Avrupa birincisi, yüksek faizde Avrupa birincisi.

Bunlar AK Parti'nin kara düzeninin kara madalyalarıdır. Bunlarda birinci oldun diye kimse sana 'aferin' demez. Bu milleti perişan eden, kara madalyada beşi bir yerdeyi milletin boynuna takan, milletin sırtına yük eden bu iktidardan gelecek ilk seçimde hep birlikte kurtulacağız!

"ASGARİ ÜCRETLİ BİR PORSİYON CİĞER YEMEYE KORKAR"

Eskiden durumu biraz olmayan çeyrek takardı, durumu olan tam altın takardı, durumu iyi olanlar ya da düğün sahipleri beşi bir yerde takardı. Hatırlıyor musunuz? Bizim göçmen düğünlerinde çok olur beşi bir yerde. Bu AK Parti 23 yılın sonunda beşi bir yerdeyi vatandaşın boynuna taktı: En yüksek enflasyon, en büyük yoksulluk, en büyük işsizlik, en kötü vergi sistemi ve en yüksek faiz!

Ben buradan bütün çiftçilere şunu hatırlatıyorum: Buğday üreticileri, geçmişte 1 kilo buğday satınca 1 litre mazot alınıyordu. Doğru mu? 1 litreye 1 litre. Şimdi 1 litre mazot almak için kaç kilo buğday satıyorsun? 6 kilo. 6 kilo buğday satıyorsun, 1 litre mazot alıyorsun. Eskiden, AK Parti gelmeden önce, 1 kilo buğday 1 litre mazot alıyordu. AK Parti gelince 6 kilo buğday 1 litre mazot alıyor. Daha bunun üzerine yapılacak bir hesap yok.

İlla hesap yap dersen en kızdığı yerden yapacağım. Altın hesabı şaşar mı? Asla şaşmaz. AK Parti geldiğinde, bu AK Parti'nin kara düzeninden önce, beğenmedikleri o üçlü koalisyonda en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün çeyrek altın 11 bin lira. En düşük emekli maaşı 16 bin 800 lira; 1,5 çeyrek altın. Yarın gidin sorun. 2002'deki altın fiyatını sorun, en düşük emekli maaşını koyun; 8 çeyrek altın. Bugün 1,5 çeyrek altın alıyorsun. Emekliler şunu düşünsün: AK Parti'den önce 8 çeyrek altın alan maaş düştü 1,5 çeyrek altına. Asgari ücretli 7 çeyrek altın alıyordu, düştü 2 çeyreğe.

Edirne ciğeri... Geçen sene porsiyonu 240 liraymış. Şimdi olmuş 400 lira. Geçen sene asgari ücrete vurdun mu bir asgari ücret 92 porsiyon ciğer alıyormuş, bu sene bir asgari ücret 55 porsiyon ciğer alıyor. Bunların tutulacak yeri yok. Ciğer hesabında 92'den 55'e; bir yılda 37 porsiyon kayıp var. Bugün bir asgari ücretli bir porsiyon ciğer yemeye korkar.

İşte bu yüzden bu AK Parti gelip de bu meydanı doldurabilir mi bugün? Sizin yanınıza geliyorlar mı? Hatırınızı soruyorlar mı? İnsan içine karışıyorlar mı? Yazın serin, kışın sıcak salonlarda siyaset yapıyorlar. Milletle değil, kendi atadıklarıyla toplantılar yapıyorlar. Sokaktan, meydandan kaçıyorlar. Onun için buradan; Edirne'den, Osmanlı'nın serhat şehrinden, Cumhuriyet'in göz bebeğinden, Gazi Mustafa Kemal'in hemşehrilerinin bağrından sesleniyorum: Artık AK Parti salonların partisidir; Cumhuriyet Halk Partisi meydanların, sokağın, milletin, halkın partisidir!"

"BÜTÜN HAKLILAR BİR ARADA DURMAK ZORUNDAYIZ"

Hiç salon partisi, sokağın partisini yenebilir mi? Salonların partisi, Edirne'de milletin partisini yenebilir mi? Halkın partisini yenebilir mi? İnanın biz haklıyız. Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir. Meydanların enerjisi, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!

Ülkede ev kirası olmuş 25-30 bin lira, açlık sınırı 30 bin lira. Emekli maaşı 16 bin, asgari ücret 22 bin lira. Ankara'da emekliler perişan otellerde; gecesi 200, 300, 400 liraya aldığı maaşın yarısı otele, kalanıyla simit, kuru ekmek, bazen çorba... Ekmeğin arasına, bayat ekmeğin arasına küflü peynir koyup hayata tutunmaya çalışıyor.

Buradan, Edirne'den size yeminle söylüyorum: Bu kara düzeni bitireceğiz, bu ayıptan kurtulacağız. Yıllarca emek vermiş, alnının terini akıtmış, gözünün nurunu akıtmış, elleri nasır olmuş, dirsekleri çürümüş emekliye bu ihaneti yapanlara; bu sefaleti reva görenlere, bu haksızlığı yapanlara sandıkta hesap sormazsak namerdiz!

"KISA ÇÖP UZUN ÇÖPTEN HAKKINI ALANA KADAR..."

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar, bu millet uzun adamdan hakkını alana kadar, bu millet emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar; emeklinin yüzü gülene kadar, işçinin, çiftçinin yüzü gülene kadar, esnaf bu zilletten kurtulana kadar mücadeleye devam, mücadeleye devam!

Edirne'de yoğun duygular birbirine karıştı. Biri diyor 'hükümet istifa', biri diyor 'ya hep beraber ya hiçbirimiz', öbürü 'Erdoğan istifa'... Ben şunu söyleyeyim, bir tek duygumu söyleyeyim o şudur: Bu meydanın hepsi haklı. Bu meydanda Ekrem Başkan'ın resmi var; en mağdurumuz o, Ekrem Başkan haklı. 16 belediye başkanımız sırf seçim kazanıyoruz diye içerideler, hepsi haklı. Süründürdüğü emekli haklı, emekçi haklı. Buğday, çeltik üreticisi, ayçiçek üreticisi haklı. Esnaf haklı.

Ama bütün haklılar bir arada durmak zorundayız. Evde oturan, televizyonundan bizi izleyen, pijamasını çıkarmayanlara ne diyoruz? Eğer evde oturup beklersen senin de kapına gelecekler, senin de malına çökecekler, senin de çocuğunun geleceğini elinden alacaklar. Bu memlekette işçi kurtulmadan çiftçi kurtulmaz, emekli kurtulmadan esnaf kurtulmaz, köylü kurtulmadan kimse kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

Biz ne yapacağız? Biz durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Asla ve asla teslim olmayacağız. Bir kelime eksik konuşmayacağız, bir adım geri atmayacağız, bir santim eğilmeyeceğiz. Hepimiz bilmeliyiz ki biz bir kelime eksik konuşursak, bunlar bu milleti susturacak. Biz bir adım geri atarsak, bunlar bu milleti 100 yıl geriye götürecek. Biz bir santim eğilirsek, bunlar bu millete diz çöktürecek. Bunlara geldikleri sandıkla gelip sonra sandığı kaçırmaya, sandıktan kaçmaya çalışanlara, sandıkla çıkanı Silivri'ye atanlara, iftira atanlara, haysiyet cellatlığı yapanlara ne arkadaşlarımızı ne de bu ülkenin geleceğini teslim etmeyeceğiz.

Bu sene vatandaş diyor ki, 'Eğer gelecek sene de durumum aynı kalır diyenler yüzde 30. yüzde altmış 'daha kötüye gideceğim, fakirleşeceğim' diyor. Sadece yüzde 8,8 'ben zenginleşirim' diyor. Yüzde dokuzu ise 'durumum iyiye gidebilir' diyen var. Zenginleşirim diyen o yüzde 0,8 o bildiğiniz o sekiz. Hepimizi onlara kul köle etmeye, bizden alıp onlara vermeye, bizden kazanıp onlara harcatmaya çalışıyorlar. Biz kutuplaşmadan taraf değiliz. Buradan AK Partili ve MHP'li Edirnelilere sesleniyorum: Bugüne kadar oy verdiniz, hatta belki üye oldunuz, belki haberiniz AK Parti'ye kaydedildiniz, belki 'iyi olacak' diye düşünüp onlarla oldunuz. Ama bugünü düşünememiş, bu yoksulluğu bu sefaleti bu haksızlığı düşünememiş olabilirsiniz. Biz geldiğimizde sadece CHP'lilerin değil, Edirne'nin tamamının, AK Partilisinin de MHP'lisinin de asgari ücretini yükselmeye geliyoruz. İkisinin de emeklisi bütün emekliler gibi en iyi maaşı alsın istiyoruz. Herkes çocuğunun geleceğinden endişe etmesin istiyoruz.

"'AK PARTİLİYİM, BENİ ALMAZLAR', 'MHP'LİYİM, BANA YER YOK' DİYE DÜŞÜNMEYİN"

Biz gelince geçmişte bize haksızlık yapanlarla, çalanlarla, çırpanlarla ve kendi yaptıklarını başkası yapmış gibi iftira atanlarla işimiz var. Ama geçmişte AK Parti'ye oy vermiş, üye olmuş kimse korkmasın. Bu parti hiçbirimizin değil, bu gelecek hiçbirimizin değil; bu gelecek hepimizindir. Cumhuriyet Halk Partisi baba ocağıdır. Baba ocağı, herkesin içine doğduğu evdir. Kimi ırağa gider, kimi yakında kalır. Kimi daha büyüğünü ister, kimi küçüğüne razı olur. Ama herkes bilir ki başı sıkıştığında, dara düştüğünde döneceği bir baba evi vardır. Kapısı açıktır. Çayı, çorbası kaynar. Kim sıkışırsa gelene kucak açmaktadır. O baba evinin tapusu Özgür Özel'de olsa güvenme. Kemal Beyde de değildir, rahmetli Ecevit de, İsmet Paşa da. Senin garantin Cumhuriyet'tir. Senin garantin Cumhuriyet'in kurucusudur. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. O yüzden 'AK Partiliyim, beni almazlar', 'MHP'liyim, bana yer yok' diye düşünmeyin. Atatürk'le derdi olmayanın, Cumhuriyet'le derdi olmayanın, bu bayrakla, bu Mehmetçikle derdi olmayanın bizimle de derdi olmaz. Hep beraber olacağız, hep beraber başaracağız.

"ÇİFTÇİYE SÖZ VERİYORUZ MAZOTU ÖTV'SİZ, KDV'SİZ ALACAKSINIZ"

Biz gelince ne olacak? Buradan söz veriyoruz: En düşük emekli maaşı bir asgari ücret olacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde bugünkü parayla asgari 39 bin lira olacak. En düşük emekli maaşı da 39 bin lira olacak. CHP geldiğinde ÖTV ve KDV kalkacak. Çiftçinin aldığı mazot 55 lira değil, 33 lira olacak. Çeltik üreticisi de ayçiçeği üreticisi de buğday üreticisine de buradan söz veriyoruz mazotu ÖTV'siz, KDV'siz alacaksınız. Bankalara borç çok. O borçların bir defaya mahsus olmak üzere bütün faizlerini sileceğiz, ana parayı üç yıla, beş yıla böleceğiz söz veriyoruz.

AK Parti vergiyi tabana yaydı, refahı tavana çıkardı. Tepedekiler refah içinde, aşağıdakiler vergiyle boğuşuyor. CHP olarak şunu özellikle dikkatinize sunuyoruz bu ülkede toplanan 100 liralık verginin 63 lirası dolaylı vergilerden alıyorlar. Dolaylı vergi dünyanın en adaletsiz, en eşitsiz, en haksız vergisidir. Çocuğuna bir kalem alan da fabrikatör de fabrika işçisi de aynı vergiyi ödüyor. Elektrik, su, telefon askagir ücretli de aynı vergiyi ödüyor milyarder de aynı vergiyi. Aldığın her hizmete vergi ödüyorsun en zenginle en fakir aynı vergiyi ödüyor, bu yüzde 63. Bunun üzerine bir de yüzde 25 var o da gelir vergisi var. Hepimizin daha maaşını çekmeden maaştan kesilen vergi yüzde 25'e denk geliyor. Etti sana yüzde 89. yüzde 1 gayrimenkullerden alınan. Yüzde 11 ise kurumlar kurumlar vergisi yani üreten kazanan, ihracat yapan kar edenin ödediği vergi yüzde 11, bu meydanın ödediği vergi yüzde 88.

"BURADAN BÜTÜN ÇİFTÇİLERE SÖYLÜYORUM, BU KARA DÜZENE MECBUR DEĞİLSİNİZ"

İşte bizim iktidar motivasyonumuz budur. Vergiyi tabana değil, tavana yayacağız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. Kazanmayanlardan vergi almayacağız. O konforlu siyaset bitti. Oyu garibandan alacaksın hizmeti zengine yapacaksın. Oyu emekliden, emekçiden, esnaftan, çiftçiden alacaksın sonra bütün zenginlere en iyi imkanları sunacaksın. 2.7 trilyon lira faiz ödüyor ama yüzde 1'ini çiftçiye, emekliye veremye gelince ayak sürüyor. Bütçede gayrisafi milli hasılanın yüzde birinin çiftçiye destekleme diye verilmesi lazım. Kanun böyle yüzde 0.2'sini getirmişler. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz, 'Tarım sektörü bu -12,7 büyüdü' diyor. Af buyur dedim, af buyur. Yüzde eksi on iki virgül yedi büyümüş. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı eksi 12,7 büyünmez, 12,7 küültmüşsünüz çiftçiyi dedim cevap yok. İlk kez bu kadar büyük bir küçülme yaşandı. Buradan bütün çiftçilere söylüyorum, bu kara düzene mecbur değilsiniz. Bu iktidara mecbur değilsiniz. Eninde sonunda halkın partisinde birleşecek, bir devri kapatıp yeni bir devri açacağız. Edirne'den kalkan Fatih, 2 yıl sonra bir çağı kapatıp bir çağı açmadı mı? Edirne'den söylüyorumi biz de bir çağı kapatıp bir çağı açacağız. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.

"TÜRKİYE'DEKİ OKKAN KARDEŞİM BİR TANE MONT ALABİLMEK İÇİN BİR AY ÇALIŞIYOR"

Bugün herkes görüyor, Yunanistan'a gidip alışveriş yapılıyor, Bulgaristan'dan gelinip alışveriş yapılıyor. Bugün Edirneliler, Yunanistan'a ucuza gıda alışveriş turları düzenleniyor. Dedeağaç'a geçiliyor. Doğru mu? Çünkü Yunanistan o kadar ucuz ki bugün Türkiye'deki gıdaya göre yol parasını da kurtarıyor, fazlasını da kazandırıyor. Yunanistan'da bir Niko var. Niko'ya kıyma 350 lira. Türkiye'de bir asgari ücretli Nihat abi var. Ona da arkadaşları Niko diyor. Bizimkine gelince 950 lira. Niko'nun 350 liraya aldığı dana kıymayı burada 900 liraya satan bir düzen var. Dünyanın en yüksek üçüncü gıda enflasyonun olduğu Türkiye'den, Yunanistan'a geçip gıda alıyorlar. Bir de Bulgaristan'dan gelen var. İvan geliyor Leva'yı veriyor çantaları dolduruyor. Üstüne bir tane de mont alıyor, Bulgaristan'a gidiyor. O İvan bunu yaparken bizim Türkiye'deki Okkan kardeşim bir tane mont alabilmek için bir ay çalışıyor. Peki bu işin sebebi ne?

"BU KARA DÜZEN DEĞİŞECEK, BU HESAP DEĞİŞECEK"

Bütün meydan şahit, bütün Edirne şahit. Bu AK Parti geldiğinde bir Leva 0.60 liraydı. Bir lira verdin mi sana neredeyse iki lira veriyorlardı. Şimdi adam geliyor, bir lira veriyor, biz ona yirmi beş lira veriyoruz. Yirmi üç yıldır Türkiye AK Parti tarafından yönetiliyor. Bulgaristan kendi hükümetleri tarafından yönetiliyor. Yirmi üç yıl önce bir lira verip iki leva alırken, adam şimdi bir lira verip yirmi beş leva alıyor. Elli kat fark etmiş. Diyoruz ya; asgari ücrette altı kat var, buğdayda altı kat var, asgari ücrette de öyle. Yirmi üç yıl üst üste birikmiş, birikmiş, birikmiş; Leva Türk parası karşısında kırk kat değer kazanmış. Bulgaristan ülkesini, ekonomisini Türkiye'den kırk kat iyi yönetmiş. Buradan Edirne'den, bütün Edirne'nin şahitliğinde söylüyorum: Bu kara düzen değişecek, bu hesap değişecek. Bizi Yunan'a, Bulgar'a mahcup edenler gidecek, bu memlekete Atatürk'ün partisi gelecek. Eski günlere, Gazi'nin 15 milyon genç yetiştirdiği, Sümerbank'ları yaptığı, fabrikaları açtığı günlere, bunların sata sata bitiremediği yaptığı günlere, Türkiye'nin iyi yönetildiği, birlikte çalıştığı, daha çok kazandığı, adaletle paylaştığı günlere gideceğiz. Var mısınız? Bu düzeni değiştirecek miyiz? Bunu hep birlikte yapacak mıyız? Ben buna yürekten inanıyorum.

"SEÇİM KAZANDIKLARI, BİZİM SEÇİMİ KAYBETTİĞİMİZ O DÖNEMLER BİTTİ"

Bakın AK Parti'nin o konforlu günleri bitti. Gözümüzün içine baka baka yalan attıkları, hiçbir sözlerini tutmadıkları ama yine de seçim kazandıkları, bir şekilde bizim seçimi kaybettiğimiz o dönemler bitti. 31 Mart tarihinde 47 yıl sonra partimizi birinci parti yaptık. Bu partinin evlatları bugün zindanlardaysa, suçları atılan iftiralar değil AK Parti'yi yenmektir; bundan sonra da yenecek olmaktır, iktidarı değiştirecek olmaktır.

"TAYYİP BEY SANA HELAL OLAN HİÇBİR ŞEY HARAM DEĞİL BANA"

Avrupa'ya gidecekler, dünyaya gidecekler ve işlerine geldikleri gibi anlatacaklar ama gelip burada seçimi kazanacaklar, öyle bir şey yok. Buraya ben Brüksel'de geldim, orada Türkiye'de yapılan haksızlıkları hukuksuzlukları teker teker anlattım. Beyler çıkmış 'yurt dışına şikayet etmeye gidiyor' diyorlar. Bu AK Parti zamanında başörtü sorrunu yaşıyordu, 'kardeşlerimize haksızlık yapılıyor' diyordu ve Avrupa İnsan Hakları Mmahkemesi'ne dava açtılar, Türkiye'yi mahkum ettiler, çatır çatır tazminat aldılar o şikayet değil. Kapatma davaları açılınca heyetler kuruyorlardı, bütün dünya başkentlerinde Türkiye'yi şikayet edip 'askeri vesayet var, siyasi vesayet var' diyorlardı. 15 Temmuz Darbesi oldu sabah bizim kapımızda bunlar, 'Avrupa'da dostlarınız çok, sizi iyi dinlerler bu darbeyi birlikte anlatalım' diye. Ama benim kardeşlerim içeri atılınca, 31 Mart'ta seçim kazandık diye, 19 Mart'ta darbe yapılınca Özgür Özel oturacak, susacak sen de burada keyif çatacaksın. Bütün dünyaya anlatacağım bir adım geri atarsam namerdim. Bu haksızlığı bütün dünyayı anlatacağım Tayyip Bey sana helal olan hiçbir şey haram değil bana. Mücadele sonuna kadar, sonuna sonuna...

"PARTİDE OTURMAYA DEĞİL, TÜRKİYE'NİN BAŞINA GEÇMEYE GELİYORUZ"

Senin 3 tane televizyonuna 5 tane iftiracı gazetene teslim olursam o zaman bizi bırakıp giden o iki kardeşimin gözlerine öyle bakamam, Ferdi'nin hatırasına. Gülşah'ın hatırasının arkasında duramam. Ekrem Başkana sahip çıkmazsam haysiyetime sahip çıkmış olmam. Bana 'gel Ankara merkezli siyaset yap' diyor, 'partinin başında otur' diyor. Partinin başında 50 yıl oturacağıma senden sonra şu iktidarın değiştiğini, CHP'nin geldiğini 5 dakika göreyim gözüm açık gitmez. Partide oturmaya değil Türkiye'nin başına geçmeye, bu meydandaki bütün mağdurların yüzünü güldürmeye geliyoruz.

"MERİÇ'TEN DEDEAĞAÇ'A SİZE EMANET BU ŞEHİR, SINIRI İYİ TUTUN"

Edirneliler Meriç'i sıkı tutun, 15 Temmuz'dan sonra bir yılda 2 bin FETÖ'cü yakalandı ya burada. Bu darbeciler de günü gelince Edirne'den kaçmak isterlerse Meriç'ten Dedeağaç'a size emanet bu şehir, sınırı iyi tutun. Zekeriya Öz'ün kaçtığı gibi kaçmaya kalkarsa birisi emanetimdir Edirne'nin sınırı Edirne'nin evlatlarına. Darbenin üstünden 276 gün geçti. Erdoğan 'bir aya insan içine çıkamayacaklar' dedi, 'birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar' dedi. Kim var burada, Dilek İmamoğlu var kardeşiniz. 276 gün sonra biz bu meydandayız. Birbirimizin yüzüne bakmaya geldik Erdoğan, insan içine çıkmaya geldik Erdoğan. Ekrem Başkan, Dilek Hanım'ın gözüne her gün bakıyor, o ona güveniyor, biz ona güveniyoruz. Sen gel bakalım da bu milletin gözünün içine bak. Biz el eleyiz, yürek yüreğiyiz. İftiraya teslim olmayız, hiç kimseyi de arkamızda bırakmayız böyle bilin bunu.

"ALDIKLARI MAAŞIN YARISI KİRAYA GİTMEYECEK SÖZ VERİYORUZ"

'Savcı Bey pabucu yarım çık sokağa oynayalım' diyor gençler. Ne oldu? 560 milyarlık yolsuzluk diyordun 560 lirasını ispatlayamadın ne oldu? Ne diyorsak o çıktı çünkü kendimizden, arkadaşlarımızdan eminiz, iftiranın büyüklüğüne şahidiz. Cezaevleri neredeyse 500 bin kişi olmuş; bir tutuklu ve hükümlü olanlar var ve bir de o cezaevinde ekmeğinin peşinde olan atanamamış öğretmeninden tut dünya kadar üniversite mezunu ya da lise mezunu infaz koruma memurları var. Allah hepsinden razı olsun. Geldiğimiz ilk yıl başlatıp üç yıl içinde hepsine en uygun fiyatlı lojmanları vereceğiz, Aldıkları maaşın yarısı kiraya gitmeyecek söz veriyoruz.

"ŞİMDİ TAYYİP BEY 'R' YAPTI"

Biz CHP olarak ne dediğimizi, ne yaptığımızı biliyoruz. Bu süreçte insanların nasıl evlatları ile çocukları ile tehdit edildiğini biliyoruz. Bir suçu olana sahip çıkan bir parti değiliz. Hiç olmadık ancak bu kadar haksızlığın yanında arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmadık. Ben atılan iftiraları, yapılmaya çalışan siyasi operasyonu görüyorum, biliyorum. Ben Ekrem Başkan'a kefilim, Ekrem Başkan'a inanıyorum. Ne diyordunuz, ne oldu televizyondan canlı yayın? Gelin yayınlayın , savcısına güvenen karşıma çıksın canlı yayın istiyorum. Ama iddianameye kadar atıp tutuyorlardı, 'canlı yayınlansın' diyorlardı. Şimdi Tayyip Bey 'R' yaptı. Tayyip Bey savcına güveniyorsan al savcını geç karşıma, okunsun iddianame görülsün iftiralar ve cevaplar hodri meydan."

"Adayımı yanımda sandığı önümde istiyorum" kampanyasının 25.1 milyon imzaya ulaştığını kaydeden CHP Lideri Özgür Özel, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dünyanın en büyük imza kampanyalarından biri bu. Türkiye siyaset tarihinin en büyük güvensizlik oyunu verildi Erdoğan'a. Buradan ona sesleniyorum Edirne'den: Cesaretin varsa çık karşımıza, yoksa en güvendiğini çıkar karşımıza, ister evlat, ister damat, ister bakan adayını belirle. Ben buradayım, adayım burada, Ekrem Başkan burada, çık karşıma. Millet ne derse o olur, milletten kaçarak kurtulamazsın. Seni millet getirdi, bu milletin elinden kurtulamazsın. Bundan sonra adayımız Silivri'de de olsa onun yerine cumhurbaşkanı adaylığına var mısınız? Onun adına kapı kapı gezmeye, vaatlerimizi anlatmaya, kampanya yapmaya var mısın Edirne? Bu seçimi kazanacak mıyız? Birlikte yürüyecek miyiz? O zaman yürüyelim arkadaşlar."

İMAMOĞLU'NUN MEKTUBU OKUNDU

Mitingde, Özel'in konuşmasından önce İmamoğlu'nun mektubu okundu. İmamoğlu, Silivri'den gönderdiği mektubunda şunları kaydetti:

"Merhaba Edirne. Merhaba güzelim Serhat şehri. İçi dışı bir, güler yüzlü, kocayürekli yiğit Edirneliler. Merhaba.

Değerli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler, sevgili gençler, canım çocuklar. Hoş geldiniz. Her birinizi hasretle kucaklıyorum. Sizleri çok özledim.

Osmanlı'nın başkenti Selimiye'nin ev sahibi Edirne'ye gözü gibi bakan, Edirne'ye hizmet için canla başla çalışan çok kıymetli Filiz Gencan başkanıma tüm çabaları için yürekten teşekkür ediyorum. Demokrasi ve adalet yolunda verdikleri cesur ve güçlü mücadeleleri için çok değerli il başkanımız Yücel Balkanlı'ya ve onun şahsında tüm örgütümüze şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyet Halk Partililer olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Bizler iktidarın baskılarından, kumpaslarından, tehditlerinden yılıp yorulacak, güler yüzünü solduracak insanlar değiliz. Ama zamansız genç kayıplar bizi çok yaralıyor. İçimizi çok acıtıyor. Şehzadeler Belediye başkanımızı, herkesin kıymetlisi sevgili Gülşah Durbay kardeşimizi kaybetmenin çok derin acısını içimizde taşıyoruz. Ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin.

Gülşah Durbay'ın ve onun gibi genç yaşta sonsuzla uğurladığımız sevgili Ferdi Zeyrek kardeşimizin hayallerindeki özgür dünyayı, güçlü, adil ve mutlu Türkiye'yi kurmak için var gücümüzle çalışmak boynumuzun borcudur.

Allah bizi sevdiklerimize, milletimize mahcup etmesin.

Kıymetli Edirneliler.

Edirne bir sınır şehridir ve biz milletçe sınırlarımızı korumak için gözümüzü kırpmadan canımızı veririz.

Ama unutulmasın ki bu aziz vatana Atatürk'ün yadigarı Cumhuriyetimize sahip çıkmak için dış sınırlarımızı da korumak yetmez.

Siyasi ve toplumsal hayatımızın çerçevesini belirleyen iç sınırları da korumak mecburiyetindeyiz.

Örneğin bu topraklarda hiç kimse hiçbir güç hukukun sınırlarını aşamamalıdır. Hiç kimse hiçbir güç demokrasinin sınırlarını aşamamalıdır.

Çünkü ülke içinde hukukun, demokrasinin, vatandaşın hak ve hürriyetlerinin sınırları ihlal edilirse ülkenin dış sınırları da tehlikeye girer. Bugün ülkemiz çok kritik, çok hayati bir eşiktedir. Ya bu iktidar ülkeyi daha derin bir çöküşe, çok daha büyük krizlere, felaketlere sürükleyecek ya da vatandaş karşısında haddini bilen, hukukun, demokrasinin sınırlarına saygılı, ortak akla ve ortak çıkarlara dayalı insanca, hakça bir düzen kuracağız. Milletimizin kararı, iradesi apaçık ortadadır. Bu iktidar milletin tahammül sınırlarını aşmıştır. Milletimiz bir an önce sandığa gitmek ve bir avuç insanın çıkarı için kurulmuş bu adaletsiz rejime son vermek için gün sayıyor.

Hiçbir suçun cezasız kalmadığı, ancak bir kişinin bile haksız yere tutuklanmadığı, ceza almadığı, kanunların herkese eşit uygulandığı bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız.

Bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve Anayasa Mahkemesi'nin başta Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Tayfun Kahraman, Osman Kavala olmak üzere verdiği hak ihlali kararları tamamen keyfi bir şekilde uygulanmıyor.

İktidarın elini yargıdan tamamen çektiği, adaletin siyasi hesaplara göre şekillenmediği bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız. Bize yapılanları biz kimseye yapmayacağız. Kardeşlerim. Hiç kimse sizden, vatandaştan büyük değildir. Hiçbir güç millet iradesinden üstün değildir. Milletimiz bu ülkenin, bu devletin tek sahibidir ve o ne derse o olur. Günü gelecek bu aziz millet sandık başına gidecek ve önce adalet, önce hürriyet diyecek. Her şey çok güzel olacak. Kalın sağlıcakla. Ekrem İmamoğlu Silivri zindanı."

Kaynak: Cumhuriyet

SİYASET 20 Aralık 2025 Cumartesi, 14:05

Benzer Haberler

Kediye tekme attı, o anlar kameraya anbean yansıdı

CHP'nin 77'nci miting adresi belli oldu!

AK Partili Zihni Çakır tutuklandı

Bursa'da alkollü sürücü kamyonet ile 3 araca çarptı!

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'den MESEM açıklaması: 'Her bir çocuk bize emanettir'

Bursaspor Başkanı Enes Çelik'ten taraftarlara transfer mesajı