
CHP'den Yozgat'ta 'İrade Milletindir' mitingi! Traktörler dev konvoy oluşturdu
GÜNDEM, 19 Nisan 2025 Cumartesi, 14:15CHP, Milli Görüş'ün kalesinde tarihi bir mitinge imza atıyor. Türkiye'nin gözü bugün, İmamoğlu'na operasyonla binlerin sokağa çıktığı Yozgat'ta... İmamoğlu'nun tutuklanmasına isyan eden çiftçiler, traktörleri ile 2 ve 6 Nisan'da eylem yapmış ve hepsine para cezası kesilmişti. CHP de Yozgat'ta hem İmamoğlu'na destek hem de çiftçilerin sorunlarına dikkat çekmek için miting kararı aldı. Böylece CHP'nin tematik mitingleri ilk kez İmamoğlu'na Özgürlük mitingleri birleşmiş oldu.
Özgür Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Yiğidin harmanı olduğu Yozgat'a selam olsun...
Biz bugün yiğidin harman olduğu yere, güzel Yozgat'a, mert Yozgat'a geldik. Yüreğinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan canım Yozgatlılarla kucaklaşmaya geldik
Yozgatlı çiftçiler, 2 Nisan günü artık kendilerine yapılan zulme, haksızlığa, ürünlerinin para etmemesine, bıçağın kemiğe dayanmasına ve artık canları burnunda tepkileri ortadayken işleri, aşları ellerinden alınmış Yozgatlılar bir de baktılar ki birileri sandığı da ellerinden almaya, seçme hakkını ellerinden almaya, bir Cumhurbaşkanı belirlemek için sandık başına gitmeye gün sayarken adaylarını ellerinden almaya, Ekrem İmamoğlu'nu, geleceğin Cumhurbaşkanını ellerinden almaya kalktılar.
Yozgat o gün İstanbul ayağa kalktı, Türkiye ayağa kalktı. Sandılar ki Yozgat'tan ses gelmeyecek. Yozgat'tan öyle bir ses geldi ki, o traktör konvoyu, traktörlerin konvoyu Yozgat'tan bütün Türkiye'ye duyuldu.
Bir ezber bozuldu. Ezberlemişler "Yozgat bizimdir, bizden başkasına oy vermez. Yozgat tepki vermez. Yozgat eylem yapmaz." diye bir ezbere varmışlar. Rahmetli Nida Tüfekçi'nin dediği gibi: Dersini almış da ediyor ezber, sürmeli gözlerin sürmeyi nereden?
"YOZGAT UYANMIŞTIR"
Yozgat o ezberi bozdu. Yozgat elbette onlara oy verdi diye onlar Yozgat'ı çantada keklik sandılar. Bilmezler ki artık Yozgat uyanmıştır. Bu millet uyanmıştır. Yozgat zulme susmamış bugün de bu meydana sığmamıştır. Sayın Erdoğan Yozgat'taki Ak Partililere pek kızmış geçen geldiğinde. Demiş ki "bu ne? Bu kadar meydan mı olur? Bu tarafları niye doldurmadınız?". Sayın Erdoğan Yozgat'a kızma. O dolduramadıkları yeri bugün biz doldurduk, biz doldurduk. Bugün Yozgat tarihinin, Yozgat tarihinin en kalabalık mitinglerinden biriyle Yozgat'tayız. Sadece meydan değil, meydanın ötesinde bariyerlerin etrafı, ara sokaklar, her tarafta ayrı bir miting var. Ziraat Bankası'nın önündeki emekliler, ellerinizden öpüyorum ellerinizden.
Yozgat'ın bütün Türkiye'yi ayağa kaldıran, kornalarına basınca 81 vilayetten duyulan, dünya basınına konu olan çiftçileri "Yola çıktılar." diye, "Tepki gösterdiler." diye, çiftçiye destek yollaması gerekenler önce önüne jandarmayı koydular.
Milletin evladı jandarma ellerini milletin çiftçisinin karşısına diktiler. Sonra çiftçiye sahip çıkması, destek yollaması gerekenler çiftçilere "O traktörler güya güvenliği, trafik güvenliğini tehlikeye atıyor." diye ceza tebligatları postaladılar.
Ceza tebligatları postaladılar ve biz her birimiz bunu görünce içimiz sızladı. Biz her birimiz bunu görünce "Bunu hak etmediler. Biz bunu sahiplenmek istiyoruz." dedik. İl başkanımı aradım, Abdullah başkanı. "O çiftçilere ulaşalım. Cezalarını ben üstleneceğim." dedim. Ardından da Silivri Cezaevi'ne ziyarete gittim. Silivri Cezaevi'nde Ekrem başkan. Her gün her fırsatta birbirimizi dışarıda günde birkaç kez aradığımız, hatırını sormadan, iyi olduğunu bilmeden rahat edemediğim Ekrem başkanımız Silivri zindanındaydı.
Onu ziyarete girdim. Her seferinde özlemle sarılırken bu sefer aramızda bir tartışma çıktı. Dedi ki: "Genel başkanım oldu mu şimdi?" Dedim "Ne oldu?". Dedi ki: "Traktörler bana destek için çıktı. 'Ben bu cezaları ödeyeceğim.' demiştim. Bir baktım televizyonda 'Genel Başkan ödeyecek.' diyor. Nasıl olacak şimdi?" dedi. Dedim ki "Ekrem başkan, biz senle bugüne kadar hiç tartışmadık, hiç ayrı düşmedik. O zaman aramızdaki kardeşlik hukukuna göre bunu da kardeş payı yapacağız. Yarısı benden yarısı senden." İşte bugün o çiftçi kardeşlerimin, abilerimin, ablalarımın davetiyle buraya geldim.
Elbette Yozgat'ta elbette bir miting yapacaktık ama madem Yozgat bütün dünyaya sesini traktör konvoyu ile duyurmuştu, traktörlerin başına geçtik bu miting alanına bütün çiftçileri selamlayarak, bütün Yozgat'ı selamlayarak geldik. Selam olsun Yozgat'a!
Oy alırken iyi, sonra hizmet yapmayınca, taban fiyata tepki olunca, çiftçi faize itiraz edince, mazotun yüksekliğinden, gübrenin yüksekliğinden yakınınca, çiftçi iktidara mesafe koyunca bir anda çiftçinin karşısına dikiliyorlar, köylünün karşısına dikiliyorlar.
"KARINCA GİBİ O ÇALIŞKAN O ÇİFTÇİLERİ SANA EZDİRMEYİZ"
Gördüm ki birileri yukarıdan bakıyor, kibirle bakıyor ve Yozgatlı köylüleri karınca gibi görüyor, onu ezmeye kalkıyor. Buradan iktidarı uyarıyorum: Karınca gibi çalışkan o çiftçileri, karınca gibi çalışkan o çiftçileri sana ezdirmeyiz. Karıncanın kardeşi var, o da Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Şüphesiz bu meydanda sadece çiftçiler yok. Şüphesiz bu meydanda sadece Cumhuriyet Halk Partililer de yok. Bu meydan Yozgat'ta adaletsizliğe itiraz eden, haksızlığa karşı dilsiz şeytan olmayan ve hem iradesine hem geleceğine sahip çıkan Yozgat'ın bütün demokratları burada. Malum bir mitingte o şehirdeki milletvekili otobüsün üstünde olur. Bizim Yozgat'ta son seçimde İyi Parti ile birlikte yaptığımız ittifakta, ittifak yaptığımız altı şehirden biriydi. Birinci sıra İyi Parti'deydi. İkinci sıradan da milletvekilimiz seçilemedi ama bu eksikliği Yozgat'ın bir evladı, Ankara Milletvekili Adnan Beker partimize katılarak bu eksiği kapattı. Bugüne de çok emeği var. Bize katkı sağlayan Yozgat'taki tüm siyasetçilere, tüm sendikalara, tüm derneklere yürekten teşekkür ediyorum.
"YOZGAT'I TAPULU MALI SANIYORLAR"
Yozgat'ı tapulu malı sananlar aslında Yozgat'ı tanımayanlardır. Yozgat'ı tanımayanlar. Yozgat 1950'de Demokrat Parti'ye büyük bir destek vermiş ama birkaç dönem sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy verip Cumhuriyet Halk Partisi'ne çok partili dönemde seçimler kazandırmıştır. ANAP'lı olmuştur. Refah Partisi'nin kalesi olmuştur. Fazilet'e oy vermiştir. AK Parti'ye oy vermiştir ama Yozgat kim iyi yönetiyorsa destek vermiş, kim kötülük yapıyorsa cezasını kesmiştir. 31 Mart tarihinde yapılan seçimlerde aslında Yozgat sesini duyurmuş, AK Parti duymazdan gelmiştir ve Yozgat Belediyesi'ni yeniden Refah Partisi'nden Sayın Kazım Arslan Başkan kazanmıştır. Biz de kendisini yürekten kutluyoruz. Yozgat, biz de yarıştık. Bizim de adayımız vardı ama Yozgat Kazım Başkan'ı seçti. Neymiş? Efendi, efendi milletmiş. Köylü milletin efendisiymiş. Demokrasilerde efendi sarayda oturan değil, onu saraya çıkaran Yozgatlıların kendisiymiş. Dün oyu al, seçil, gayet iyi. Daha sonra oylar düşünce, başkası seçilince zulme başla, kente sırtını dön.
Yozgatlılara şunu hatırlatırım: 2011 yılında bu meydanda Sayın Erdoğan Yozgatlılara Yozgat'ı bir dünya kenti yapmanın, Yozgat'ı bir mega kent yapmanın, Yozgat'a çağ atlatmanın sözünü verdi. 14 yıl geçti. Biz bozkırın ortasında, biz bozkırın ortasında halen daha bir mega kent göremiyoruz. AK Parti taş üstüne taş koymadığı gibi Yozgatlılar, hemşehrileri Mümin Sarıkaya'nın şarkısında olduğu gibi "Ben yoruldum hayat, gelme üstüme." diyorlar ama bu AK Parti üstüne gitmeye, zulmetmeye, haksızlık yapmaya devam ediyor Yozgat'a.
"YOZGAT'I YEDİLER BİTİRDİLER"
Yozgat'ın hastane ihtiyacı var. Şehir içinde gayet müsait yer var. Birilerini zengin etmek için ta nereye gidiyorlar, kocaman, ulaşımı zor, içine girdiğinde yolunu bulamadığın, içinde aradığında uzman doktor bulamadığın bir şehir hastanesi yapıyorlar. Yozgat'ta doktor sorunu var. Yozgat'ta uzman doktor sorunu var. Yozgat'ta hastaneden randevu alma sorunu var. Yozgat'ta her gün şehrin kan kaybetme sorunu var. Bakın, 2002 yılında Türkiye'nin nüfusu 67 milyon, Yozgat'ın nüfusu 680 bin. Bugün Türkiye'nin nüfusu 86 milyona çıktı, Yozgat'ın nüfusu 413 bine düşmüş. 67 milyonken 680 bin varsa 86 milyon olunca 860 bin kişi olması gereken, büyük şehir olması gereken Yozgat'ımız yarı yarıya düşmüş, 413 bin olmuş. Her gün kan kaybediyor Yozgat.
İktidar, AK Parti ilk geldiğinde Yozgat'ta 6 milletvekili çıkıyordu toplam, nüfusa oranlı. Şu anda 3 milletvekili. Yozgat'ı yediler bitirdiler. Yozgat'ı tükettiler. Yozgat'ı geride bıraktılar. Yozgat da onları geride bırakıyor artık.
"ERDOĞAN DOĞRU MEYDAN BURASI"
Yozgat'ta bir söz var: "Dik duranın devesi ölmez." demişler. Dik duranlara, korkmayanlara, teslim olmayan Yozgatlılara selam olsun! Atatürk ilk Yozgat'a geldiğinde, 1924, Yozgatlılara "Bozok Yaylası'nın yiğit evlatları var olun." demiş. Buradan Bozok Yaylası'nın yiğit evlatlarına sesleniyorum. Sağ olun, var olun, hep birlikte olun! Yozgat'ın kaderini hep birlikte değiştireceğiz. Çok partili hayatta tüm siyasi partilere oy vermiş, iyi yönetilmek isteyen, hizmet isteyen Yozgat'ımızın iradesine hem genel seçimlerde saygılı olduk hem yerel seçimlerde. Yozgat'ta %4 oy çıkardığımız da oldu, milletvekilleri çıkardığımız da oldu. İşte demokrasi tam olarak da budur. Sandıkla gelen sandıkla gider ama seçimle iş başına gelenler şimdi seçimle gitmek istemiyorlar. Yozgat'ın da, Türkiye'nin de önünden sandığı kaçırmak istiyorlar. Oysa demokrasilerde mühür milletin elindedir. Soruyorum: Sandığın önünüzden alınmasına izin verecek misiniz? Mührün elinizden alınmasına izin verecek misiniz? Ziraat Bankası'nın önündeki emekliler, sandığı elinizden almaya kalkıyorlar, izin verecek misiniz? Türkiye'nin Yozgat'tan duyacak çok şeyi var. Bu iktidarın bu meydanda görmesi gereken çok şey var. Biz bu toplantıyı Samsun'dan sonra İzmir'de yapabilirdik, Mersin'de yapabilirdik, Antalya'da yapabilirdik, partinin kalelerinden birinde ya da Trabzon'da, Ekrem Başkan'ın memleketinde yapabilirdik ama mademki milli iradedir, mademki sandık mühimdir, bu sandığa en çok sahip çıkan, seçimlerde %86 katılım oranıyla rekorlar kıran ve bugün zulmedeni, bugün sandığa darbe yapanı, bugün ülkenin başına bir cunta getiren ve o cuntanın başına geçeni, bugün bu meydan, bu Yozgat son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 75 oyla desteklemişken bugün bu yapılana itiraz ediyorsa, ses yükseltiyorsa, o gün Erdoğan'ın topladığının iki katı kalabalıkla "Yaptığın doğru değil." diyorsa doğru meydan bu meydandır Erdoğan, doğru meydan bu meydandır. Her birimiz, tam bir ay önce...
"DARBE İÇİN TRUMP'TAN İZİN ALDILAR"
Bir ay önce, 19 Mart günü, bundan bir ay önce bir sivil darbe girişimi yaşadık. Ülkemiz adına üzülerek söylüyorum ki, bu darbe için okyanus ötesinden, bu darbe için Amerika Birleşik Devletleri'nden, bu darbe için Trump'tan izin aldılar, icazet aldılar. Daha önce, Ekrem Başkan'ın İstanbul'un helal oylarıyla kazandığı seçimin mazbatasını bir iftar sofrasında iptal etmişlerdi. Onun özüne, onun üzerine Ekrem Başkanımız kolları sıvamış. İlk seçimde aldığı 13.000 oyun üstüne 806.000 oy farkla İstanbul'u tekrar seçimde yeniden kazanmıştı. O gün bu hazımsızlığı yapanlar bugün de bu sefer de yine bir ramazan gününde. Ben Ankara'da şehit ailelerimizle iftardayken, Ekrem Başkan İstanbul'da bir yoksul ailenin evinde iftar sofrasındayken, iftar vakti karar verip Ekrem Başkan'ın diplomasını iptal ettirdiler. Aslında, aslında 35 yıl önce ilanla öğrencileri çağıran ve ardından, ve ardından 31 yıl önce diploma veren üniversite diplomayı iptal etsin diye fakülteye esas diplomayı düzenleten, düzenleyen İşletme Fakültesi'ne yolladı. Onlar bu diplomayı iptal edemeyeceklerini söylediler. Dekan istifa etti, onurunu korudu ama bu yanlışa girmedi. Zorladılar. Yedi kişiden, ilk dördünün kararı gerekiyordu. İkisini zorla ikna ettiler, gerisi olmaz dedi. Çarşamba günü bu toplantı yapılacakken, salı akşam iftar saatinde apar topar ilgisiz bir yönetim kurulunu toplayıp diplomayı başka yerden iptal ettirdiler. Ve biz bu haksızlığa, bu adaletsizliğe isyan ederken, bu sefer aynı gecenin sahurunda binlerce polis otomobili, polis otobüsüyle yolları kesip Ekrem Başkan'ın evine gidip onu evinden gözaltına alıp Vatan Emniyet'e götürdüler. Buradan, buradan, buradan Sayın Erdoğan'a bir kez daha hatırlatıyorum. Yozgat Meydanı'ndan: "Sen de İBB başkanıyken çeşit çeşit suçlamalarla yargılandın. Defalarca ifadene başvuruldu. Ne rüşvet kaldı, ne irtikap, ne ihaleye fesat karıştırma kaldı, ne terör örgütlerine destek." O günlerde bile biz o günlerde bu yapılanları yanlış buluyorken, bugün kendisine o gün yapılanları teker teker Ekrem Başkan'a yaptırtan Erdoğan'a sesleniyorum:
"SEN BUGÜNÜN ZALİMİSİN"
Sen görevin boyunca onlarca kez yargılandın. Peki bir kez sabah evine polis geldi mi? Sabaha karşı şafak vakti kapını sarıp da, seni eşinin, çocuklarının önünden alıp da, koluna girip de emniyete götürdüler mi? Sen yargılandın, ceza aldın ama kimse seni görevinin başından ceza ta Yargıtay'da onaylanana kadar ellemedi. O gün bile cezanı çekmeye Saraçhane'de miting yaparak, böyle bir otobüsün üstünden konuşma yaparak, davulla, zurnayla uğurlandın. Üç ay yattın çıktın, partini kurdun. Millet sana yapılanlara bile haksızlık ve mağduriyet gördü, seni iktidara getirdi. Bugün sen sana yapılanların bin katını yapıyorsun. Bırak birinci kademe. Bırak istinaf. Bırak Yargıtay'da onaylanma. Sende hepsi beklendi. Daha iddianame yokken tutuklama, kayyum atama, yerine seçilmemiş birini getirmeye çalışıyorsun. Sen geçmişin mağdurusun, bugünün zalimisin Erdoğan, zalimisin.
"BU DÜZENİN TEKERİNE VALLAHİ DE BİLLAHİ DE ÇOMAK SOKACAĞIZ"
Buradan, buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Gözünün içine baka baka söylüyorum, gözünün içine baka baka. Bu yaptığın yiğitlik değildir. Bu yaptığın mertlik değildir. Bu yaptığın korkaklıktır, korkaklıktır, korkaklıktır. AK Parti'nin içinde de, AK Parti'nin içinde de bu tutuklamanın partiyi erittiğini, bu tutuklamanın milletin takdirini değil tepkisini topladığını, bu tutuklamanın Türkiye'ye hiçbir faydasının olmadığını, ekonomiyi de bozduğunu, Türkiye'yi de çok daha kötü günlere götüreceğini söyleyen aklıselim insanlar var. Ümit ederim onların sesi duyulur. Ümit ederim onların aklı egemen olur. Yoksa bugün yapılanlar Türkiye'yi bir felakete götürmekle karşı karşıyadır. Bu yüzden bu meydan kıymetlidir. Bu yüzden 31 Mart seçimlerinde Erdoğan'ı uyarmış Yozgat'ın 19 Mart darbesine direnmesi kıymetlidir. Milletimiz bu darbeyi böyle meydanlarda püskürtmüştür. Milletin vicdanı bu yapılanlara razı gelmemiştir, gelmeyecektir. Şimdi karşımızda başarısız darbe girişiminin geriye kaldığı, bıraktığı bir cunta vardır. Birlik ve beraberliğimizi hedef alan, huzurumuzu kaçırmaya çalışan bu anlayışa karşı hep birlikte en sert cevabı vermeliyiz. Ekonomimize kurşun sıkıp milletin lokmasına göz dikiyorlar. Emeklisini, çiftçiyi, işçiyi, memuru zor durumda bırakıp gençlerimizin gelecek kaygısını daha da arttırıyorlar. Ve bize de diyorlar ki: "Biz bir düzen kurduk. Düzen gidiyor. Bu düzenin tekerine çomak sokmayın." Sizin düzeninizde adaletsizlik varsa, sizin düzeninizde haksızlık varsa, sizin düzeninizde yolsuzluk varsa, sizin düzeninizde iktidardan gitmemek için her şeyi göze almak varsa o düzenin tekerine vallahi de billahi de çomak sokacağız, çomak sokacağız, çomak sokacağız.
"YOZGAT'I ZİMBABVE'NİN ARASINA SOKTULAR"
Ve buradan, ve buradan sesleniyorum. Bu ülkenin iş adamlarına, zenginlerine, sermayedarlarına sesleniyorum. Asla ve asla şöyle düşünmeyin: "Cumhuriyet Halk Partisi gelecek, CHP işçinin dostudur, CHP emeklinin dostudur, CHP zenginin, sermayenin düşmanıdır." İşçi dostu olduğumuz doğrudur. Emekli dostu olduğumuz doğrudur. Garibandan, yoksuldan yana olduğumuz, çiftçiyi milletin efendisi gördüğümüz doğrudur. Ancak, bu iktidar gibi hukuku ayaklar altına almayıp baş tacı edeceğimiz için, kuvvetler ayrılığını yeniden tesis edeceğimiz için, Atatürk'ün gösterdiği yolda, Avrupa Birliği'ne doğru yürüyüp Türkiye'yi gerçek bir demokrasiyle buluşturacağımız için bugün kaçan sermaye de gelecek, gelmeyen yatırımlar da gelecek. Türkiye'nin risk primi bugünkü gibi 300'lerde 400'lerde değil, olması gerektiği gibi 50'lerin altına inecek. Borç alırken de, ortak bulurken de sıkıntı çekmeyeceksiniz ve CHP iktidarında sermaye daha çok kazanacak, üretim daha fazla olacak, şirketler daha çok kazanacak. Ama bugünden farkı, adil bir vergi sistemiyle kazanılan para bölüşülecek, yoksulluk bitecek, işçinin de patronun da aynı anda yüzü gülecek. Avrupa'da, hukukun üstün olduğu dünya ülkelerinde yoksul işçi yoktur. Açlık sınırının altında olmayı bırak, bugün açlık sınırı 25, asgari ücret 22. Aksine, yoksulluk sınırının altında asgari ücret yoktur. Bugün yoksulluk sınırı ₺70.000. O yüzden hem iş adamının kazanacağı, hem asgari ücretlinin yüzünün güleceği hem de emeklinin en az bir asgari ücret kadar emekli maaşı alacağı yarınlar iktidarımızdadır. O günler çok yakındadır. Bu darbeciler zaten zorda olan ekonomimizin belini kırdılar. Merkez Bankası'ndan bir günde tam 30 milyara yakın rezerv satmak zorunda kaldılar. Bugüne kadar yakılan toplam rezerv 50 milyar dolardır ve borsayı 31,5 milyar dolar değer kaybettirdiler. Yabancı yatırımcı kaçtı, Türkiye'nin risk primi 371'e kadar yükseldi ve dün, evveli gün, aslında işler normal gitse 2,5 baz puan düşmesi gereken faiz bırakın düşürülmeyi 3,5 puan arttırılmak zorunda kaldı. Yani öyle bir iş oldu ki Ekrem İmamoğlu'na yaptıklarının karşılığı 6 puan faiz artışı oldu. Dünyada ekonomiler A'dan Z'ye sıralanıyor. En zengin ülkeleri, en müreffeh ülkeleri biliyoruz. İskandinav ülkelerini, Avrupa Birliği ülkelerini, Amerika'yı, Kanada'yı biliyoruz. A'dan Z'ye dizilince en sonda Zimbabve ile Venezuela var. Dünden itibaren dünyanın en yüksek faizi, hani Erdoğan faize karşı ya, hani faiz sonuç değil sebep ya, hani Nas var ya, Erdoğan'ın Türkiyesi Türkiye'yi %48-46 faize getirdi ve alfabenin son üç harfi V, Y, Z. Maalesef en yüksek faizde Venezuela, Yozgat ve Zimbabve. Yozgat'ı Zimbabve ile Venezuela'nın arasına sokanlara yazıklar olsun. Son 10 yılın en yüksek işsizlik verisi geldi. Geniş tabanlı işsizlik büyüklerde %30, gençlerde %40. Merkez Bankası'ndan satılan 50 milyar dolar, yani 1,9 trilyon lira, tam tamına Yozgat'ın, Yozgat Belediyesi'nin 2025 bütçesinin 680 katı. Yozgatlılar, bu belediyenin 365 gün size yaptığı bütün hizmetleri toplayın, bütün yaptığı işleri toplayın, 680 katını Ekrem Başkan'ı içeri attıkları için hazineden yaktılar. Yaktıkları paranın bir diğer karşılığı şu: Değil Yozgat, 81 vilayet elektrik yakıyoruz ya. Bir gece değil, bir hafta değil, bir ay değil, bir yıl değil, tüm Türkiye'nin 7 yılda yaktığı toplam elektriğin parasını bir günde yaktı bunlar, bir günde yaktılar, bir yanlış kararla yaktılar.
"CEBİMİZDEN 24 BİN LİRA ÇALDILAR"
Emekliler, size 14.500 lira emekli maaşı veriyor ya. Biz de bunu asgari ücrete çıkar diyoruz ya. Asgari ücrete emekli maaşını çıkarmanın bedeli 100 milyar lira dediler ve biz bu parayı veremeyiz dediler. Ekrem Başkan'a yaptıkları işin yarattığı toplam tutar, emekliye verilecek olan paranın, verilen değil, asgari ücret verilse verilecek olan paranın tam 19 katı. Yani emekliye 100 milyar bulmayan Ekrem Başkan'ı içeri atmak ve bunun yarattığı hasarı telafi etmek için bu paranın 19 katını, 1,9 trilyon lirayı bulmuş. Son olarak, bu paranın nasıl bir para olduğu için, biz hepimiz 86 milyon kişiyiz ya, bu parayı 86 milyona bölsen, çıksan teker teker dağıtsan, şu Ziraat Bankası'ndan, Halk Bankası'ndan, Vakıfbank'tan herkese dağıtsan kişi başına 24.000 lira para yapıyor. Her birinizin cebine 24.000 lira girebilirdi. Bir başka deyişle, bu operasyonla her birimizin cebinden 24.000 lira aldılar, çaldılar. Yazıklar olsun bunlara.
"ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ"
1,9 trilyon ne demek? Bugün en büyük sıkıntı çiftçilerin değil mi? Tarımla uğraşanların değil mi? Türkiye'deki, meydandaki çiftçiler bir elini kaldırsın göreyim. Oy oy oy oy oy! Çiftçilerin, Türkiye'deki bütün çiftçilerin bankalara bütün borcu faiziyle birlikte yarın sabah gidip kapatsan 1 trilyon lira. Ve bugün çiftçilere 1 trilyon lira versen yakılan paranın yarısı bile değil. Yakılan paranın yarısı bile değil. Yani bütün çiftçilerin bütün borçlarını 1 trilyonla kapatıp kalan parayı bölüştürsen her çiftçiye 412.000 lira para veriyorsun. Çiftçilerin tamamının borcunu bitirip üstüne 400.000 lira verebilecek kadar parayı sırf rakibini elemek için, rakibini karalamak için, Ekrem İmamoğlu'ndan kurtulmak için harcadı. Bu bugüne kadar olan. Bundan sonrasından da Allah memleketi korusun. Bir kez daha sesleniyorum: Aklınızı başınıza alın. Ekrem Başkan'ı, arkadaşlarımızı bırakın. Tutuksuz yargılama yapın. Yargılamayı da TRT'den canlı yayınlayın. Bunu, bunu niye istiyorum? Bunu Ekrem Başkan niye istiyor? Şunun için: Yozgatlı abim, Yozgatlı annem şöyle düşün. Eşine iftira atmışlar, evladına iftira atmışlar, senin kendi namusuna iftira atmışlar ve etrafta bir laf dolanıyor. Sen sesini duyurabildiğine duyuruyorsun, o yalanı TRT'den anlatıyor, o yalanı Anadolu Ajansı'ndan servis ettiriyor, o iftirayı bütün yandaş kanallarına konuşturuyor. Bunun için, bunun için Ekrem Başkan da, bütün belediye başkanlarımız da, bütün tutuklu arkadaşlarımız da diyorlar ki: "Yalan bunlar, iftira bunlar. Cevabı burada, namusum burada. Namusumu temizlemek, iftirayı püskürtmek, kendimi aklamak istiyorum. Yalanı da televizyonda sorsunlar, cevabı da TRT'den alsınlar. Kendimize güveniyoruz. Ekrem Başkan'ın namusuna kendi namusumuz kadar kefiliz." Açık ve net, açık ve net. Her darbenin bir cuntası olur. Bu darbenin de bir cuntası var. Her cuntanın bir karargahı olur. Bu cuntanın karargahı da Beştepe'deki saraydır. Her cuntanın silahları vardır. Bunun silahı yandaşlaştırdığı yargıdır ve her silahın bir mühimmatı vardır. Bu yargının silahı, mühimmatı ise yalandır, iftiradır. Namuslu hakimlere, namuslu savcılara bütün saygımızla birlikte bu iftiracılara, bu yalancılara teslim olmayacağız. Asla teslim olmayacağız.
Eriğini, kirazını, kayısısını, şeker pancarını kaybetti. Bu don felaketinde yurdun dört bir yanında cevizinden üzümüne, elmasından pancarına, fındığından çayına, zeytinine, narenciyesine kadar tüm ürünler zarar gördü. Çiftçiler bekledi. Bir destek, bir iyi ses bekledi. Ama maalesef devletin şefkatli elini görmek yerine Erdoğan'dan "Birkaç bölgede bazı meyvelerde sıkıntı görülüyor. Korku salmak için manipülasyon yapıyorlar." dedi. Afet bölgesi ilanına, zararların karşılanması talebine asla ve asla ses çıkarmadılar. TARSİM'i hedef gösterdiler. Ancak, ancak, beş tarladan biri TARSİM'li, dördü değil ve maalesef Tayyip Erdoğan bunları duymuyor. Maalesef don sadece havada değil, Tayyip Erdoğan'ın vicdanı da donmuştur, kalbi de donmuştur. Biz çiftçimizi kaderine terk etmeyeceğiz. Hızla, hızla, hızla tespitlerin yapılmasını, TARSİM'li olanın TARSİM'den, olmayanın hazineden zararların karşılanmasını, çiftçilerimize devletin sahip çıkmasını savunuyoruz ve bundan sonrası için de aynı beklentiyi ifade ediyoruz. Yağmur gelmeden Ekrem Başkan'ın içeride olmasından istifadeyle bir kez daha Katarlılara verdiği sözü tutmak için seçimden önce sorulduğunda "Kanal İstanbul gibi bir şeyimiz yok." diyen, yani İstanbullunun kanal istemediğini bilip yalan söyleyenler hızla Kanal İstanbul Projesi'ne giriştiler. Sazlıdere'nin, İstanbul'un su içtiği Sazlıdere'yi su kaynağı olmaktan çıkardılar. Çevresini imara açtılar. Onlarca müteahhit firmayı davet edip 24.000 konutun inşaatına telaşla başladılar. İstanbul'u kazanırken Ekrem Başkan ne demişti? "Ya kanal ya İstanbul." İstanbullular kanalı değil, İstanbul'un geleceğini, Ekrem Başkan'ı tercih etmişlerdi. İstanbul'un muhafızı şu anda Silivri'de yatsa da İstanbul'u korumaya, İstanbul'a sahip çıkmaya devam ediyor. Buradan biz de Ekrem Başkanımızla birlikte diyoruz ki: "İstanbullunun istemediği o kanalı yaptırmayacağız. İstanbul'a hançer vurdurtmayacağız."
"TRUMP GAZZE'YE ÇÖKERKEN ERDOĞAN SUS PUS"
Bir yandan, bir yandan Gazze'de büyük bir yıkım var. Biz Bülent Ecevit ile Yaser Arafat'ın dostluğundan, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin'le yaptığı dayanışmadan bugüne Filistin'in yanındayız, İsrail'in karşısındayız. Ömrü boyunca Filistin davasını istismar eden Erdoğan şimdi Trump'ın karşısında suspus olmuştur. O Trump Gazze'yi boşaltmayı, oraya oteller yapmayı, kumarhaneler yapmayı, oraya yerleşmeyi, önündeki hidrokarbon doğalgaz yataklarına denizdeki çökmeyi planlamaktadır ve Erdoğan'a gözünün içine baka baka Filistinlileri diğer Arap ülkelerine yollamaktan, Türkiye'ye yollamaktan, oraya tehcir uygulamaktan, Gazze'ye çökmekten bahsetmektedir. Sözde Filistin'e sahip çıkacak Erdoğan suspus durmaktadır. Buradan biz şunu söyleyelim: Yeniden Refah'ın çizgisini de, Saadet Partisi'nin çizgisini de, diğer muhalefet partilerinin çizgisini de tebrik ediyor, Erdoğan'ın çizgisini lanetliyorum, lanetliyorum.
"ERDOĞAN NASIL BİR PAZARLIKLA EGE'DEKİ HAKLARIMIZDAN VAZGEÇİYORSUN"
Bir diğer husus, bu iktidarın dış politikası çökmüştür. Maalesef, etle tırnak gibi olduğumuz, can Azerbaycan'ımız ve Türki cumhuriyetlerimiz var. Ama bu iktidar oralarda da ilişkileri sağlıklı götürememiştir. 4 Nisan'da AB ülkeleri Türki cumhuriyetlerle Semerkand'da bir araya gelmişler, Güney Kıbrıs'ı tanımışlar, Kuzey Kıbrıs'ın varlığını reddetmişlerdir. Kazakistan'ın, Kırgızistan'ın, Türkmenistan'ın, Özbekistan'ın Güney Kıbrıs'ta büyükelçilik açması Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının iflasıdır. Açıkça ve net söylüyorum, iktidarın hamasetle yürüttüğü dış politikası içinde bulunduğumuz dönemde iflas etmiştir. Soruyorum, işleri bu noktaya nasıl getirdiniz? Siz bu Türk Devletleri Teşkilatı'nı kurdunuz da yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyacaklar diye beklediklerimiz nasıl oluyorlar da Güney Kıbrıs'ı tanıyorlar? Biz bu büyük felakete asla sessiz kalmayacağız. Erdoğan'a soruyorum, nasıl bir pazarlıkla Ege'deki haklarımızdan vazgeçiyorsun? Kıbrıs'tan vazgeçiyorsun, Filistin'den vazgeçiyorsun. Trump'la ne yapıyorsun da bu ülkenin menfaatlerini haksızca satıyorsun? Yazıklar olsun, yazıklar olsun.
AK Partililere ve MHP'lilere, AK Partililere ve MHP'lilere vicdanlarına sesleniyorum. Örneğin bir futbol maçında rakibinizin haksız yere kırmızı kart görmesi sizi sevindirir mi? Yoksa "İyi olmadı." mı dersiniz? Hakemin, hakemin sizin takımınızın formasıyla çıkıp rakibin aleyhinde düdük çalmasına "İyi oldu." mu dersiniz? Yoksa eşit bir mücadele mi istersiniz? O yüzden şöyle düşünün. Bugün Erdoğan'ın görevlendirdiği hakem AK Parti'nin formasını giymiştir, rakibine haksız kırmızı kart göstermiştir. Biz buradan bu haksızlığa sonuna kadar direneceğimizi ifade ediyoruz.
AK Parti'nin, MHP'nin vicdanlı insanlarına da sesleniyoruz. Bu haksızlık yapanları, bu kul hakkı yiyenleri, bu iftira atanları daha fazla sırtınızda taşımayın. Atın onları sırtınızdan! Devletin kapısını millete kapatanlara, adalet kapısını millete kapatanlara, gelir kapısını millete kapatanlara artık milletin de kapıyı kapatması, onları dışarıda bırakması ve kendisini kim düşünüyorsa onlara sahip çıkması gerekmektedir.
Biz Yozgat'ın çiftçisinin de, işçisinin de, emeklisinin de sonuna kadar arkasındayız. Onların da, Yozgat'taki bütün sosyal demokratların yanı sıra muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, liberal demokratların, Kürt demokratların Türkiye'nin geleceği için omuz omuza vermesi gerektiğini savunuyoruz. Yozgat beni duyuyor mu? Türkiye Yozgat'ı duysun.
"TRAKTÖRÜN SESİ BEŞTEPE'YE GİTTİ"
Ekrem Başkan'a sonuna kadar sahip çıkmaya var mıyız? Traktörlerin sesi dünyayı duyurmuştu. Hepimizin sesini, bu meydanın sesi de emin olun hem Silivri'ye kadar gidiyor.
Ekrem Başkan'ın gözleri doluyor, arkadaşlarımızın gözleri doluyor. Hem de bu sesler, bu sesler Beştepe'ye kadar gidiyor. Bu zulmün sonuç vermediğini herkes görüyor. Bundan sonra demokrasiye sahip çıkmaya var mıyız? Ekrem Başkan'ı çıkarana kadar mücadeleye var mıyız? İmza kampanyasına imzaları hızla atmaya devam ediyoruz.
İlçe başkanlıklarımız, il başkanlıklarımız ve tüm kalabalık meydanlar, AVM'ler imza kampanyası için çalışan arkadaşlarımıza ulaşabilirsiniz. İl başkanlıklarımıza, ilçe başkanlıklarımıza gidebilirsiniz. Bütün üyelerimiz ilden ilçeden boş imza kağıtlarıyla kendi apartmanlarını, kendi mahallelerini, fabrikadaysa işçi servislerinin imzalarını alıp doldurup teslim edecekler.
Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeye hazır mıyız? Dünyanın en büyük imza kampanyasıyla Türkiye'deki seçmenlerin yarısından bir fazlasının imzasını alarak, o imzaları notere tespit ettirerek dünyaya ilan edecek, Erdoğan'a güvensizlik oyu verecek ve şöyle sesleneceğiz: "Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum." Adayınızı yanınızda istiyor musunuz? Sandığı önünüzde istiyor musunuz? O zaman hep birlikte kampanyaya sarılmaya devam edeceğiz. Ve son sözüm, biraz önce nasıl sermayeye, iş dünyasına, iş adamlarına dediysem, sizi korkutuyorlar ki "CHP gelirse kötü olur." Aksine iyi olur.
Siz kazanacaksınız, adil bir vergiyle eşitçe bölüşeceğiz. Aynı şekilde Yozgat'taki, Yozgat üzerinden tüm Türkiye'deki geçmişte CHP'ye hiç oy vermeyen muhafazakar seçmenlere, muhafazakar seçmenlerin ailelerine buradan Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı olarak açıkça ifade ediyorum ki sizi kaygılara sevk ederek, yaşam biçimimize müdahale ederler diye yalan atarak, iftira atarak aslında açlıktan, yoksulluktan, düşük emekli maaşından, düşük asgari ücretten şikayetçi, çocuğunun aldığı eğitimden şikayetçi milyonları zorla yanlarında tutmaya çalışıyorlar.
Namusumuz ve şerefimiz üzerine ant içeriz ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı demokrasiyi getirecek, özgürlükleri getirecek. Kimsenin ne yaşam biçimine müdahale edecek ne de kimsenin geleceğinde endişeleneceği hiçbir kısıtlama olmayacak.
CHP iktidarında Avrupa Birliği'ne girilince Avrupa Birliği'ndeki ülkelerin hangisinde, hangisinde açlık sınırının altında asgari ücretli var? Sende olmayacaksın. Hangisinde açlık sınırının yarısına en düşük emekli maaşı var? Sende olmayacaksın. Avrupa Birliği'ndeki zenginlikte, özgürlüklerde bizimle birlikte olacak. Kimsenin ne inancına ne yaşam biçimine kimse ilişecek.
"AL ANANI GİT DİYENLERDEN DEĞİL, KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR DİYENLERDENİZ"
Üniversitede arkadaşı başörtülü diye sınıfa sokulmadığında onlarla birlikte eylem yapan Özgür Özel var partinin başında. Kimsenin endişesi olmasın, kimsenin. Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle bu ülkenin tüm renkleri Türkiye'nin gücüdür. Atatürk bu renkleri, bu güzel mozaiği çok güçlü bir harçla birbirine tutturmuştur.
Biz birbirini seven, birbirine güvenen, birbirine inanan insanlar olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni 100 yıl sonra bir kez daha ayağa kaldıracağız. Size söz veriyorum, biz haklıyız, biz başaracağız. Hep birlikte biz kazanacağız. Buradan Silivri zindanında yatan başta Ekrem Başkan, tüm arkadaşlarımıza ve Türkiye'deki tüm siyasi tutsaklara selam olsun. Haklarında hiçbir mahkeme kararı olmadan işlerinden atılanlara, mahkemeyi kazanıp da geri dönemeyen mazlumlara, KHK mağdurlarına selam olsun.
Bundan sonra atanmayan öğretmenlerden 1 milyon öğretmenden 15.000'ini atayana yazıklar olsun. Gelecek güzel günler için tüm öğretmenlere, tüm gençlere selam olsun. Ve sözümüz olsun ki, beni buraya çağıran köylülere sözüm olsun ki bu son cumhurbaşkanı gibi sıkışınca size "Al ananı da git!" diyenlerden değil, ilk cumhurbaşkanı gibi "Köylü milletin efendisidir." diyenlerdeniz biz.
ÇİFTÇİ KONUŞUYOR | 14.26
Yozgatlı çiftçi, yurttaşlara hitap etti: Haksızlığa izin vermeyeceğiz:
Size örnek olan, hakkını arayan, hakkını yedirmeyen bir çiftçi olaraktan sizlere sesleniyorum. Demokraside adalet istiyoruz. Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe çiftçiler olaraktan izin vermeyeceğiz. Bak buradan sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti'ni, Halk Partisi'nin Genel Başkanı Özgür Özel'e ve bunun Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na buradan teşekkür ediyorum. Onu yatırmayacağız, yatırmayacağız, kurtulacağız.
İktidara geleceğiz. Ben çiftçi olaraktan bu röportajı yaptım. Bana 1 milyon lira ceza yazmışlar. Daha 100 milyon yazmazsanız namertsiniz
Hakkını aramayan çiftçilere sesleniyorum. Malının değerini takip etmeyen çiftçilere sesleniyorum. Bu düzen böyle gittikçe açlıktan, sefaletten, beceriksizlikten kurtulamayacağız. Bu düzeni yıkacağız, yıkacağız, yıkacağız. Ben şunu tavsiye ediyorum, şunu. Bir insan devleti yöneten bir insan turpunan, şalgamınan devlet idare edilmez.
İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU | 14.13
İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun Yozgatlılara mesajı miting alanında okundu:
Bir aydır hep birlikte bir büyük mücadelenin içindeyiz. Anadolu'nun dört bir yanında milyonlarca vatandaşımız iktidarı uyarıyor. Doğru yola davet ediyor. Zengini de yoksulu da, sağcısı, solcusu, orta yolcusu da iktidardan aynı şeyi istiyor. Milleti dinle, millete saygı göster, demokrasi dışına çıkma, devlete ve hukuka güveni zedeleme.
Milletin talebi budur ve artık tahammülü kalmamıştır. Millet bu noktaya bir günde gelmedi. İktidarın yanlış ve kötü niyetli ekonomi politikaları nedeniyle dar gelirlinin hali yıllardır perişandı. Ama iktidar hiç umursamadı.
Yozgat'ın traktörleri yıllardır dert ekiyor, borç biçiyordu. Ama iktidar hiç duymadı. Milletimiz yaşadığı onca sıkıntıya rağmen sabırla sandığın önüne gelmesini bekliyordu.
Ama iktidar 19 Mart'ta birkaç saat içinde devlete ve hukuka güveni yerle bir etti. İktidar birkaç saat içerisinde demokrasiye, milletin iradesine büyük bir darbe vurdu.
Akşam benim 30 yıllık diplomamı yetkisiz bir kurula iptal ettirdiler. Sabah da beni, arkadaşlarımı gözaltına alıp tutukladılar. İspatsız, delilsiz, gizli tanıkların yalan yanlış beyanlarıyla hazırlanmış, tamamen siyasi maksatlı bir davayla beni zindana atıp önümüzdeki seçimi karantinaya alacaklarını zannettiler. Milletin önünde benimle mertçe cesaret edemeyenler yargının arkasına sığınıp yalancı pehlivanlık yapmaya kalkıştılar.
Hiç kimse Yozgat'ı kendi kalesi gibi görmesin. Yozgat Yozgat şu ya da bu partinin, şu ya da bu şahsın değil, cumhuriyetin kalesidir. Demokrasinin kalesidir. Milli egemenliğin kalesidir.
Demokrasiden adaletten yana tavır alan tüm Yozgatlılara çok teşekkür ediyorum. Eylemleriyle demokrasi ve adalet mücadelesinin simgelerinden biri haline gelen Yozgat'ımızın değerli çiftçilerine çok teşekkür ediyorum. Onlar traktörleri artık dert ekip ekip
Onlar traktörleriyle artık dert ekip borç biçmesin. Demokrasi ekip adalet biçsin diye yola koyuldular. Sağ olsunlar, var olsunlar. İcraatlarıyla, hizmetleriyle milletin gönlüne giremeyen, gelecek için umut veremeyen bu iktidarın ömrü tükenmiştir. Demokrasiyi, hukuku hiçe sayan bu iktidardan, bu iktidarın meşruiyeti kalmamıştır. Türkiye bu halde yoluna devam edemez. Zora, baskıya başvurarak rakibini hukuk dışı yollarla saf dışı bırakarak koltuğunu korumaya çalışan bu iktidarla ekonomi yönetilemez. Milletin huzuru, refahı sağlanamaz.
Böyle bir iktidarla Türkiye dünyada güçlü ve etkili bir ülke olamaz. Haklarını savunamaz. Böyle devam ederse bundan sonra her güne daha büyük dertlerle, daha büyük belalarla uyanırız. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar çok zordur.
Çok kritik ama çözümü de bir o kadar basittir. Milletin hakemliği her derdin devasıdır. Sandık gelir, milletin dediği olur, herkes boyunun ölçüsünü alır ve milletçe yepyeni, temiz bir sayfa açarız. İktidar bugün erken seçim kararı alsa yarın ekonomide kötüye gidiş durmaya başlar. Toplumsal huzursuzluk azalır. Serbest ve adil bir seçim sonucunda milletin iradesiyle iş başına gelen her iktidar Türkiye için büyük bir kazançtır. Milletin hakemliğinden kaçan her iktidar ise Türkiye için büyük zarar ve yıkım demektir. Onun için AK Parti'ye ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne oy vermiş tüm vatandaşlarımızı erken seçim talebine destek olmaya davet ediyorum. Millet büyüktür ve son kararı o verir.
Biz Biz milletten aldığımız güçle demokrasi ve adalet mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden yürümekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Tarih boyunca en zor şartlarda nasıl birlik olup başardıysak yine başaracağız. Hep birlikte başaracağız. 86 milyonun gücüyle, 86 milyonun kardeşliğiyle başaracağız. Hep birlikte adaletin iktidarını kuracağız. Üretimde, tüketimde adaleti sağlayacağız. Gelirde, vergide adaleti sağlayacağız. Eğitimde, sağlıkta adaleti sağlayacağız. Sokakta, mahkemede adaleti sağlayacağız. Çünkü adalet en büyük nimettir. En büyük fazilettir. Adalet en büyük, en güç, en büyük zenginliktir. Adalet gelecek. Her şey çok güzel olacak. Yolumuz Yolumuz açık olsun. Kalın sağlıcakla. Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi.
CHP Lideri Özgür Özel, miting alanına traktörle giriş yaptı.
ÖZEL YURTTAŞLARI SELAMLAYARAK MİTİNG ALANINA GİDİYOR | 13.50
Traktörün başına geçen Özel, dev konvoyla birlikte miting alanına gidiyor.
ÖZEL TRAKTÖRE BİNDİ | 13.45
Özgür Özel, traktörle miting alanına giriş yapacak. Özel, yüzlerce traktörün oluştuğu konvoyun en başındaki traktöre bindi. Özel, 6 kilometre ötedeki miting alanına traktörle gitmeye başladı.
Özel, kendisine atılan kasketi de havada kapıp taktıktan sonra kısa bir açıklaam yaptı. Özel şöyle konuştu:
Şaşırdılar. Oysa Yozgat öyle herkesin bildiği gibi bir yer değil. Yozgat'ta bıçak kemikte. Yozgat'ta millet canından bezmiş. Ve Yozgatlı çiftçiler aldılar traktörlerini. 100 traktör, 200 traktör yollara döküldüler. Türkiye'de büyük ses getirdi ama tabii Türkiye'yi yöneten kötü akıl, bu insanlara "Derdiniz ne, çözelim." diyeceğine gitti ceza kesti. O cezaları sembolik olarak ben ve Ekrem Başkan üstlendik ama esas destek cezayı ödemekle değil, buraya gelip onlarla birlikte olmakla. Telefonla konuştum bir arkadaşla. "Buraya gel." dedi. "Miting yapalım." dedi. O çağrıya cevap verdik. Tabii Yozgat'ın tepkisinin sembolü traktör. Geçmişte Hayrabolu'da da kullanmıştık. Ben çocukluğum traktör üstünde geçti zaten. Şimdi miting alanına hep beraber traktör konvoyu ile gidiyoruz. Yozgat'ın sesini Türkiye'ye duyurmak için, Yozgat'ın desteğini Ekrem Başkan'a duyurmak için.
TRAKTÖRÜNÜ KAPAN GELDİ | 13.10
CHP'nin mitingine de katılım başladı. Traktörünü kapan çiftçiler, miting alanına gelmeye başladı.
Çiftçiler traktörleri ile konvoy oluşturdu. Konvoyun ucu bucağı görülmedi.
GÜNDEM 19 Nisan 2025 Cumartesi, 14:15
Yorumlar
Öne Çıkanlar
Diğer Haberler