Erdoğan'dan sokak röportajları tepkisi: Herkes gazeteci değildir

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Son törenimizin ardından bu yana Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde birçok basın emekçisi hayatını kaybetti. Filistinli gazeteciler canice katledilmeye devam ediyor. İsrail'in Gazze saldırılarında 212 gazeteci şehit oldu.

Özgür, sorumlu ve milli basın, insanımızın doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra, milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir.

Yazılı ve görsel medyanın kılcal damarları durumunda olan sizlerin varlığı günümüzde çok daha hayati ve değerli hale gelmiştir.

Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması, bizim çok önem verdiğimiz bir konu.

Anadolu medyası varsa, milletin sesi vardır. Anadolu medyasının sesi gür çıktığı müddetçe demokrasimiz de serpilecektir.

"28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz"

Tüm bunları, tek sesli medya düzeninin sıkıntılarını iliklerine kadar hissetmiş bir kardeşiniz olarak dillendiriyorum. 28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz. Manşetler vasıtasıyla hükümete ayar verildiği, imam hatip okulları önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz. Eski imtiyazlı statülerini kaybedenler yine itiraz edecek.

Sokak röportajları tepkisi

Kim ne derse desin Türkiye 2002 öncesine göre daha özür, daha zengin bir medya ekosistemine sahiptir. Bu özgürlük ortamı çoğu zaman kuralsızlığa kadar gitmektedir. Ülkemizdeki basın mensupları batıdaki meslektaşlarına göre daha rahat kalem oynatmaktadır. MİT tırlarının durdurulmasından, 17-25 Aralık darbe girişimine, bunu pek çok kez yaşadık. Devlet ve millet düşmanlığı, gazetecilik faaliyeti gibi gösterildi. Bugün güya basın özgürlüğü üzerinden bizi eleştirenlerle, o gün FETÖ'ye kol kanat gerenler aynı kişilerdir. Eline bir mikrofon bir de kamera alanın kendini gazeteci olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu şahıslar sokak röportajı adı altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa, eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci, basın mensubu değildir. Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz. Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız mutlaka gitmelidir.

"Toplum mühendisliğine soyunan medyaya saygı duymayız"

"Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı..." Birileri kabullenmek istemese de yeni Türkiye'de artık eskiye rağbet kalmamıştır. Darbe bültenini aratmayan gazete çıkarılan günler geri gelmemek üzere eskide kalmış, kötü bir anı olarak maziye karışmıştır. Yapıcı eleştiri, yapıcı muhalefet her zaman ülkemizde görmeyi arzu ettiğimiz bir durumdur ama medya sopasıyla siyaseti hizaya sokmaya çalışanlara duruşumuz gayet nettir. Bizim itirazımız basın özgürlüğünün suistimal edilmesidir. Toplum mühendisliğine soyunan medyaya saygı duymayız. Vesayetçilerle mücadelemizi sürdüreceğiz.