İmamoğlu'na destek için ABD'de sokağa çıktılar

Washington D.C, New York, Florida'da çeşitli şehirlerde, Philadelphia, San Fransisco ve Los Angeles'te yaşayan Türkler protesto eylemi düzenleyerek hak, hukuk ve adalet talep ettiler.

Washington D.C'de Beyaz Saray yakınında Franklin Park'ta bir araya gelen göstericiler bildiri okuyarak, halkın seçme ve seçilme hakkının gaspına, gösteri hakkının ihlal edilmesine itiraz amaçlı Türkiye'deki avukatlara gönderilmek üzere mektup yazdılar.

Washington'da gösterilerde bildiriyi okuyan Beliz Bayülgen, Kongre'de çalıştığını ifade ederek; "Buraya Amerika'daki Türkiye diasporasının Türkiye'de olanlara kayıtsız kalmadığını, halkın iradesinin geri dönüşü olmayan şekilde gaspına sessiz kalmayacağımızı, gurbete rahatlık bekleyerek gelmediğimizi, bir ayağımızın Türkiye'de kaldığını, gözümüzün orda olduğunu bilerek mümkünse buradaki basını ve karar vericilere de baskı uygulamak için sesimizi duyurmaya geldik" şeklinde konuştu.

"UMUTLUYUM AMA ÇOK ZOR..."

Finans sektöründe çalışan ve ODTÜ grubunda bulunan Levent Demirekler ise "Ana amaç Türkiye'de olan haksızlık hukuksuzluk ve adaletsizliğe karşı duruş sergilemek için geldik." derken, İmamoğlu'na karşı açılan soruşturmayı da tamamen politik gördüğünü belirtti. "Eğer zamanlamaya bakarsanız adaylığı açıklanmadan dört gün önce mi beș gün önce mi bu diploma işi çıktı, ondan sonra hapse kondu. Mantık olarak veya olasılık olarak bu şekilde, zamanlamasının böyle olması zaten imkansız. Zaten o kadar çok haksızlık hukuksuzluk yapıldı ki, artık daha önce de yapılanlar, Ergenekon Balyoz davaları olsun, onun benzeri şeyler yapılıyor. Adalet Bakanı 'bağımsız mahkemeler var Türkiye'de falan filan' diyor, bence kimse inanamıyor artık. Ben inanmıyorum artık. Umutlu olduğum için buradayım ama çok zor görüyorum. Tünelin ucundaki ışık ne zaman nasıl olacak belli değil ama umutlu olduğumuz için buradayız" şeklinde konuştu.

"EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ ZULÜM"

Bir diğer katılımcı Ali Dayar, iki yıla yakındır ABD'de olduğunu, ABD'nin mülkiyesi olarak bilinen Georgetown Üniversitesi School of Foreign Service diplomasi okulunda yüksek lisans yaptığını belirterek, "Eşi benzeri görülmemiş bir zulüm görmek beni rahatsız ediyor. Bütün protestoculara, düşüncelerini dile getirdikleri için hapse atılanlara onlarla desteğimizi iletmek istiyorum. Dayanışma içinde olduğumuzu söylemek istiyorum. Ayaklarına taş bile değmeden salıverilsinler tek temennimiz bu." şeklinde konuştu.

Dayar "Nasıl Erdoğan 90'larda İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken kendisine bir haksızlık yapılmış ve hapse atıldıysa şu anda aynı haksızlıklar tekrar ediliyor. Bu açıdan bakılacak olursa Türk halkının haklı mücadelesini önemli görüyorum" dedi.

Gösteriye katılan öğrencilerin bazıları okul gazetesinde yayınlanan ve Gazze'ye destek için boykot çağrısı yapan bir görüş yazısına diğer üç kişi ile birlikte imza attıktan sonra F-1 vizesi iptal edilerek tutuklanan Rümeysa Öztürk olayının ardından, protestoya çekinerek katıldıklarını ifade ettiler. Öğrenciler Türkiye'de de sorun yaşamaktan çekindikleri için konuşmak istemediklerini belirttiler.

"KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA"

Okunan bildirideyse şunlar ifade edildi:

"Bugün halkın gasp edilen iradesini, demokrasimizi ve geleceğimizi savunmak için yeniden buradayız!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının 19 Mart'ta gözaltına alınmasıyla başlayan; adil ve şeffaf bir yargılama olmaksızın tutuklanmalarıyla devam eden bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ve özgür geleceğini tehdit eden, geri dönüşü olmayan bir çöküştür.

Tam da bu sebeple, Türkiye'de 10 gündür sokaklar ve meydanlar; demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve adalet talebiyle dolup taşıyor!

Başta, gelecekleri ellerinden alınan, üniversiteleri kayyumların eline terk edilen, işsizlik ve umutsuzlukla kıskaca alınan üniversite öğrencileri olmak üzere tüm yurttaşlar; meydanlardaki kolluk şiddetine rağmen güvenliklerini hiçe sayarak, cumhuriyeti ve geleceklerini korumak için günlerdir direniyor!

Bugün burada, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak kamuoyuna sesleniyoruz! Hukukun, sadece hükümetin bir sopası gibi kullanılmasına, siyasallaşmasına ve toplumdaki adalet duygusunun yok olmasına seyirci kalamayız. Vatanımızda adaletin, demokrasinin ve geleceğimizin, mevcut iktidar tarafından gasp edilmesine asla göz yummayacağız.

Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla derinleşen bu süreçte, tüm muhalif sesler, gazeteciler, öğrenciler ve akademisyenler susturulmak isteniyor! Bu doğrultuda hukuksuz medya karartmaları uygulanmakta, sosyal medya hesaplarımıza erişim yasaklamaları getirilmektedir. Medya ablukaya alınıyor, binlerce öğrenci ve gazeteci, hukuki bir dayanak olmadan tutuklanıyor. Meydanlarda yurttaşlar ve öğrenciler işkence ile gözaltına alınıyor! Daha bu hafta, tutuklanan genç bir kadının emniyet ifadesinde yer alan korkunç taciz ve şiddet iddialarını dehşet içinde okuduk.

Geçen hafta olduğu gibi, bu hafta da Amerika'daki yurttaşlar olarak tekrar ediyoruz:
Bu direniş, bir parti ya da aday meselesi değil, cumhuriyetimizin kaderini belirleyecek bir varoluş mücadelesidir.
Bu direniş, hak, hukuk ve adaletin ayaklar altına alınmasına karşı verilen bir mücadeledir.
Bu direniş, seçme ve seçilme hakkı gasp edilen, yoksullaştırılan ve geleceksiz bırakılan tüm yurttaşların onurlu bir direnişidir!

Ekrem İmamoğlu ve tüm tutuklular derhal serbest bırakılmalı, kolluk şiddeti sonlanmalıdır! Sosyal medya ve medyaya yönelik yasaklar ve karartmalar durdurulmalıdır. Anayasal hakkımız olan toplantı ve gösteri özgürlüğü engellenmemeli, seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son verilmelidir!

Son olarak, tüm bu baskılara ve şiddete rağmen; İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Trabzon'da, depremde kaderine terk edilen Hatay'da, ODTÜ'de ve tüm üniversitelerde direnen tüm yurttaşlarımıza selam olsun! Hukuksuzca tutuklanan herkesin özgürlüğü için ve demokratik, eşit ve özgür bir gelecek için mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz.

Biliyoruz ki; kurtuluş yok tek başına: Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!"