
Özgür Özel: Biz bulunduğumuz yerdeyiz, 100 yıl önceki cesaretle buradayız
SİYASET, 04 Eylül 2025 Perşembe, 16:14İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi'nde Özgür Özel'i ziyaret etti. Dervişoğlu, saat 15.00'te CHP Genel Merkezi'nde Özgür Özel ile görüştü.
Görüşmenin ardından Dervişoğlu ile Özel basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Özgür Özel'in açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Sayın Başkan, dün telefonla aramışlardı. Bir durum değerlendirmesi, bir geçmiş olsun ve desteklerini ifade etmişlerdi. Ankara'ya geldiklerinde de ziyaret etmek istediklerini söylemişlerdi.
Bugün, Ankara'da kuruluş haftamızın başlangıcında ziyaretimize geldiler. Ben, nazik ziyaretleri için hem İYİ Parti'nin Genel Başkanı olarak hem de geçmişte Meclis'te aynı mevkilerde görev yaparken büyük bir dayanışma, dostluk, abi-kardeş ilişkisi içinde bulunduğumuz Sayın Müsavat Dervişoğlu'na teşekkür ediyorum. Sözümü kendisine bırakıyorum.
Müsavat Dervişoğlu'nun konuşması şu şekilde:
Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluş haftası dolayısıyla bu ziyaretimde hem kuruluş haftasını tebrik ettim. Biliyorsunuz, bugün Sivas Kongresi'nin yıldönümü; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin birleştiği ve Kurtuluş Savaşı'nın şartlarını oluşturan o önemli kararların alındığı günün yıldönümü. Bu vesileyle onu da tebrik ediyorum.
Sayın Genel Başkan'a nazik ev sahipliği için de şükranlarımı sunuyorum. Kendilerinin ifade ettiği gibi, ikimizin arasındaki ilişki siyasetin çok üzerindedir. Dolayısıyla herhangi bir sıkıntı vuku bulduğunda, ülkeyle alakalı olağanüstü bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzda bir vesile ile buluşur ve konuşuruz.
Bugün de öyle günlerden biri. Keşke yaşanan olaylarla alakalı hukuki bir değerlendirme yapabilme imkânım olsaydı; ama yaşananları hukuki temelde ele alabilmemiz bu şartlar altında pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla siyasi bir takım kararların ortaya çıktığı sonuçlarla karşı karşıyayız. Yaşanan bütün tartışmalar aslında Türk siyasetindeki gerilimi ve kutuplaşmayı artıran niteliktedir. Dolayısıyla bu gerilim ve kutuplaşma aynı zamanda siyasetin tansiyonunu da yükselten bir etkiye sahiptir.
Böyle durumlarda siyasilere düşen görev, artan tansiyonu aşağıya çekmek olmalıdır. Ama görüyoruz ve gözlemliyoruz ki iktidar, yangına körükle gitmekte ve bu yükselen tansiyondan siyasi rant devşirme eğilimini tercih etmektedir.
Hepiniz şahit oluyorsunuz, kamuoyu da bunu konuşuyor zaten. İzlediğinizde bütün bu yaşananların hukuki temel üzerine ele alınmadığına şahit oluyorsunuz ve mahkeme kararlarıyla partilerin iç meselelerine müdahil olunuyor. Dolayısıyla buna bağlı olarak, siyasi partilerin içlerinin mahkeme kararlarıyla dizayn edilmeye çalışılması son derece yanlış bir uygulamadır.
Orta yerde elbette bir eksiklik varsa, bir yetersizlik varsa; işlenmiş bir kusur, kabahat veya hatta suç varsa, mahkemeler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Ama bu süreç içerisinde geriye dönük seçim kurullarının verdiği kararlar varken, Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı kararlar varken, geriye dönük iş ve işlemleri etkileyebilecek mahkeme kararlarının alınması; mahkemelerin siyasete dahil olmak ve vesayet altında kararların çıkmasına zemin hazırlamak gibi bir duruma yol açıyor. Bunu son derece tehlikeli buluyoruz.
Ayrıca, Asliye Hukuk Mahkemeleri kararlarıyla geçmişe yönelik seçim sonuçları iptal edilirse, bunun nelere mal olacağını önce iktidarın düşünmesi gerekliliğine vurgu yapmak istiyorum. Eğer seçim sonuçları ve kongre sonuçlarıyla uğraşılırsa, mahkemeler milli irade ve hür seçimlerin artık hükmünü kaybettiğinden bahsetmek gibi son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu durum, demokrasimiz açısından olduğu kadar iktidar için de son derece tehlikelidir.
Kamuoyu, özellikle 2017 Referandumu ile ilgili yaşananlar ve olayları tartışıyor. Şayet bir Asliye Hukuk Mahkemesi karar verirse, Türkiye'deki sistem değişikliği, ardından yapılan 2018 seçimleri ve 2023 seçimleri bile tartışma konusu hâline gelebilir. Bütün bunların Türkiye'de yaşanmaması gerektiğine inanıyorum.
İktidarın baskısı ve yanlış uygulamalarıyla hayata geçirilen bu tür müdahalelerin tehlikesine şimdilik işaret etmekle yetiniyorum. Ama buna direnç gösterme ihtiyacı hasıl olursa, açık ve net olarak ifade ediyorum ki hem şahsen hem İYİ Parti olarak bundan geri durmayız.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye için ne kadar önemli olduğuna da buradan değinmek istiyorum. Çünkü netice itibariyle, Türkiye'nin biz ana muhalefet partisi desek bile, ikinci partisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde büyük bir potansiyelle temsil edilmektedir.
Dolayısıyla Türkiye'nin bundan sonrası için, bugünkü gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin birliğine, bütünlüğüne ve kendi camiası içinde beraberliğine ihtiyacı vardır.
Yani bölünmüş ya da içi karıştırılmış bir Cumhuriyet Halk Partisi'nin hiç kimseye faydası yoktur. Dolayısıyla ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisi için kurulan bu tuzağa düşmeyeceği kanaatini taşıyorum.
Düşürülemeyeceği kanaatini taşıyorum. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasi müktesebatı ve tecrübesinin buna izin vermeyeceğine yürekten inanıyorum. Bütün karşı karşıya bulunduğu sorunları sabırla ve aklıselimle aşabilecek bir tecrübenin de sahibi olduğuna inanıyorum. Burada hepimiz için önemli olan Türkiye'dir. Hepimiz için önemli olan demokrasidir. Hepimiz için önemli olan hukuk, adalet ve eşitliktir. Bu konuda farklı şeyler düşünüyor olanların bile Türkiye'nin geleceği açısından bir karar alınması söz konusu olur ise şayet, safının belli olduğu kanaatini de taşıyorum.
Dolayısıyla bundan beslenmeye çalışan, öncelikle bundan beslenmeye çalışan siyasi stratejilerin akamete uğrayacağını buradan ifade ediyorum ve bu yükselen tansiyonu aşağıya çekme görevinin muhalefette değil, iktidarda bulunduğuna vurgu yapıyorum ve Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşmasına vesile olabilecek adımları atmaktan geri durmayanların da akıllarını başlarına devşirmelerini temenni ediyorum. Demokrasinin önemli kalelerinden biridir Cumhuriyet Halk Partisi. O kalenin burçlarında da o kalenin sahipleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bundan siyaseten fırsatçılıkla beslenmeye kalkışanların da hayallerinin zaman içerisinde suya düşeceğinin altını çizmekte yarar gördüğümü ifade etmek isterim. Sayın Genel Başkan'ım, uzattım biraz. Tekrar kuruluş yıl dönümünüzü, kuruluş haftanızı tebrik ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisine yakışır bir üslup ile bu haftayı da idrak edeceğini biliyorum. Yeniden bir araya gelmemiz gerekirse de artık her zaman hazır olduğumuzu bilmenizi ifade etmek istiyorum.
Özel ve Dervişoğlu açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı
Gazeteci:
Sorum iki genel başkana olacak ama Müsavat Bey biraz değindi 2017 ile ilgili. Bu konuyla ilgili AK Parti cephesinden gelenler, Şamil Tayyar'ın bir açıklaması oldu Asliye Mahkemelerinin tartışmasıyla. "Yargıdaki bir asliye hukuk mahkemesi çıkıp da kanuna aykırı şekilde mühürsüz oylar geçerli sayıldı derse yapacak bir şeyimiz yok" dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özgür Özel:
Bu değerlendirme, birazcık muhakeme yeteneği olan, birazcık hukuk bilen, hukuk sisteminin ve seçim hukukunun ne olduğunu bilen herkesin sağlıkla ulaşabileceği bir sonuca ulaşan bir değerlendirme. Bize çok sayıda mail partilimizden öneri geliyor. Diyorlar ki, "Türkiye'de dünya kadar asliye hukuk mahkemesi var. Bunların her birine her birimiz başvuralım. Birinden birisi referandumdaki şaibeden dolayı referandumu iptal edebilir." "Biz AK Parti'nin kazanmış olduğu tüm seçimlere, tüm asliye hukuk mahkemelerine birer dilekçe verelim ve bu seçimle ilgili tartışma yaratabilecek beyanlarda bulunalım. Madem bu iş yıllar sonra beyanla oluyor, Türkiye'deki rejim değişikliği bile geri dönebilir." Sayın Tayyar da bu doğrultuda bir değerlendirme yapmış.
Biz, bir asliye hukuk mahkemesinin, Cumhuriyet Halk Partisi'nin geride bıraktığı ilçe seçimle ve Yüksek Seçim Kurulu'ndan da itirazlar da karara bağlanarak kesinleşen bu kararından sonra, bu seçimin iptal edilmesini son derece sağlıksız, seçim hukukunu yok sayan, Türkiye'deki seçim hukukunu askıya alan, Türkiye'deki bütün asliye hukuk mahkemelerini Yüksek Seçim Kurulu'nun temyiz mahkemesi haline getiren bir karar olarak görüyoruz.
Hatta bugün bir gelişme yaşanıyor, onu söyleyelim. Beklendik bir gelişme yaşanıyor. İstanbul'daki kararı alan mahkeme, İstanbul'daki ilçe seçim kurullarına Cumhuriyet Halk Partisi'nin yürümekte olan takvimini durdurduğunu bildiriyor. Bunun üzerine de bu hafta sonu bütün mahalle seçimleri bitiyordu. Gelecek hafta sonu da 14 ilçe seçimi bitip 2 hafta içinde ilçe seçimlerimiz, işte bir ayı bulmadan da ille ilgili takvimimizin tamamlanması söz konusuydu. Zaten bu yüzden, aynen 19 Mart'ta harekete geçtikleri gibi birkaç gün kala harekete geçtiler ve aldıkları kararı ilçe seçim kurullarına bildiriyorlar. İlçe seçim kurulları da diyor ki, normal olarak beklendiği şekilde, "Kongre takvimi durduysa, bu takvimi işletmemiz ancak Yüksek Seçim Kurulu'nun yeni bir kararına bağlı."
Biz de tüm bu ilçeler açısından itiraz dilekçelerimizi Yüksek Seçim Kurulu'na vermek üzere hazırlık yapıyoruz. Ayrıca hakkımızda Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği kararın mahkemeye yaptığımız itirazımıza cevaptan sonra istinaf mahkemesine başvuru aşamasında Yüksek Seçim Kurulu'na da bu tam kanunsuzluk haliyle ilgili başvurumuz da hazırlanmış durumda.
Yüksek Seçim Kurulu daha önce çeşitli parti temsilcilerinin orada ve Yüksek Seçim Kurulundaki üyelerin bir vaka bazlı değil ama geniş zaman kipinde yaptığı değerlendirmeler hepimiz tarafından malum. Seçim hukuku itiraz hukukudur. İtirazların kararla bağlanmasıyla son bulur. Bunun Anayasa Mahkemesi bile YSK kararlarına karşı itiraz yapılabilen bir mahkeme değildir. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu önüne, bu yerleşik kararlarını, anayasadaki YSK'nın kuruluş kanunundaki ve Türkiye'deki seçim kanunlarındaki tüm bu kararları yok sayıp, yeni bir kaos düzeninin tarif etmeye çalışılan, yani iktidarın bileğini bükemediği, son yerel seçimlerde yenildiği, her yaptırdığı ankette birinci parti olan, Türkiye'nin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı kurduğu bu kumpas girişimiyle Türkiye'nin seçim hukuku allak bullak olacak mı? Bütün kararlar tartışmalı hale gelecek mi gelmeyecek mi? Onu Yüksek Seçim Kurulu'nun değerli üyelerinin vereceği kararla birlikte göreceğiz. Biz, bu konuyu gayet iyi bilen tüm hukukçuların, tüm siyasetçilerin bu değerlendirmeyi ayrı ayrı hep yaptık. Üzerinde mutabık oldukları konu, YSK'nın Türkiye'nin seçim hukukunu koruyup kollayacağını, böyle kaotik bir dönemde kendini yok sayacak, kendini yok hükmünde bırakacak bir karar vermeyeceğine inanıyoruz. Değerlendirmelerimiz bu yöndedir.
Müsavat Dervişoğlu:
Bu görüşlere aynen, ben bu görüşlere aynen katılıyorum. Seçim hukuku şeklidir. Eğer bunun üzerinden işte geride bırakılmış referandumlar, geride bırakılmış seçimler, geride bırakılmış siyasi parti kongreleri, hukuk mahkemelerinin kararlarıyla tartışma konusu olur ise, ifade ettiğim gibi tartışılan şey esas itibariyle milli irade olur. Demokrasi olur. Ve bu zamana kadar yapılmış birçok iş ve işlemlerin de bu vesileyle tartışılmasına vesile olabilecek bir güzergah tanzim edilmiş olur. Ya onun için dedim, buradaki sorumluluk aslında muhalefet partilerinden daha fazla iktidara düşer diye. Ama geçmiş dönemlerdeki bazı yargılamaları da hatırlayınız. Bunlar, bir sonraki takvimde hükümeti yargılamak üzere kurgulanmış bir altyapıyı da içinde barındırıyordu. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ve onun hukuki alanda danışmanlığını yapanların çok dikkat etmesi icap eden bir husustur. Sayın Genel Başkan'ın da ifade ettiği gibi, buna bağlı olarak bir kaos ortamı oluşur ki, genellikle kaoslar, kaosa zemin hazırlayanların başına çöker.
Gazeteci:
İstanbul İl Yönetiminin görevden uzaklaştırılmasının ardından bazı gelişmeler de yaşandı. Ankara'da kurultay davasına bakan 42. Asliye Mahkemesi ilgili evrakları İstanbul'dan 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden istedi. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin "burada ağır ceza mı, asliye ceza da mı görülecek dava" belirsizliğiyle ilgili Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nin başvurusunu da 10 Eylül'de gündemine alacağını bugün öğrendik. Siz 15 Eylül'de görülecek davayla ilgili hep "sonuç değil, süreç odaklı" bir dava değerlendirmesi yapıyordunuz. Bu gelişmelerin ardından bu değerlendirmenizde bir değişiklik oldu mu?
Özgür Özel:
11'inde Anayasa Mahkemesi gündemini alıyor. Karara bağlaması için daha biraz zaman geçecek. Benim değerlendirmem şu; yani Türkiye'de siyaset her türlü müdahaleyi hukuk üzerinden yapabiliyor. Ancak ben Ankara'da, mahkemenin görüldüğü hakimin, meseleyi bugüne kadar götürdüğü şekliyle bundan sonra götürecek olursa, 15'inde herhangi bir karar çıkmayacağını, kendisinin daha önce vermiş olduğu kararlara yönelik olarak adımları atacağını ve davanın o şekilde yürütüleceğini düşünüyorum.
Meselenin de, bu meseleden bir sonuç almak üzere birileri bunu tasarladıysa, bu tam bir felaket, tam bir facia. Kimseye bu kaotik süreci tetiklemesini tavsiye etmem. Siyasetin böyle bir müdahalesi varsa. Bir başına bırakılmış, kanunla ve vicdanla bir başına bırakılmış hukuk insanlarının böyle kararlar vermesi mümkün değil. Ama İstanbul'da, biraz önce aramızda da değerlendirdik, Ankara'da Bakan Yardımcılığı gibi siyasi bir mevkiden İstanbul Başsavcılığı'na operasyonel amaçlarla yollanmış birinin, dokuz kere denenip onuncuda bu ayıba imza atacak bir asliye hukuk mahkemesi bulunduktan sonra, hukuk tarihinde iddianame olarak belki hukuk tarihimizde bir elin parmaklarını geçmeyecek şekilde yeni bir dava açıp, düzenleyip, birleştirme gibi "bu işin sahibi benim" diyen Akın Gürlek, sürecin "aferin budalasıdır." Tayyip Erdoğan'ın "aferininin" budalasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi tarihine bu kadar kara lekeyle geçecek bir işe kalkışmış olmak ne cesarettir, ne cesamettir, ne de bundan sonraki Türkiye'nin süreci için hayra atılmış bir adımdır. Her şeyi tartışmalı yapan, yarın öbür gün yürüttüğü bütün dosyalar açısından bakıldığında, iktidar el değiştirdiğinde ki biz hukukun teminatı olmak isteriz, ama öyle bir iktidar gelir ki, ne bir AK Partili'nin mal güvencesi kalır, ne kimsenin mevki güvencesi kalır, ne mazbataların güvencesi kalır, ne tapuların güvencesi kalır. Bu güvencesizlik halinin altında Akın Gürlek de kalır, Recep Tayyip Erdoğan da kalır. O yüzden ben kendilerine şunu söylüyorum: Biz bulunduğumuz yerdeyiz. 100 yıl önceki cesaretle buradayız. Kimin koltuğunda oturduğumuzu, ne için oturduğumuzu biliyoruz. Bildiklerinden geri durmasınlar. Teşekkür ediyorum.
SİYASET 04 Eylül 2025 Perşembe, 16:14
Yorumlar
Öne Çıkanlar
Diğer Haberler

YSK, CHP gündemiyle toplanıyor!

Yenişehir'in Uluslararası Altın Biber Festivali'nin 10'ncusu başladı

Türk taraftarlar milli takımı yalnız bırakmadı

Bursa'daki dünyanın en büyük Atatürk imzası yenileniyor!

2 araç kafa kafaya çarpıştı: 3 kişi hayatını kaybetti
