Bozbey'den sert tepki: Söz söylemeye yüzleri yok!

Söylemlerini keskinleştirmişti.

"Söz söylemeye hakları da, yüzleri de yok" ifadeleri dikkat çekiciydi.

Belki de gerçeklerin bu kadar çarpıtılmasına daha fazla tahammül edemedi.

Aslında...

CHP örgütünde donanımı ve duruşuyla dikkat çeken Grup Sözcüsü Avukat Yücel Akbulut mecliste tüm detayları belgeleriyle paylaşmıştı.

Açıklamaları sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı.

Ancak algı operasyonları durmadı.

Başkan Mustafa Bozbey, su kriziyle ilgili gerçekleri Doğancı Barajı'nda bizzat anlatma kararı aldı.

AK Parti, Türkiye'de 2002'den beri iktidarda...

2004-2024 arasında ise tam 20 yıl boyunca AK Parti tarafından yönetilen Bursa'da bilim insanlarının kuraklıkla ilgili uyarılarının umursanmadığının altını çizdi.

"Önlem almadılar, yatırım yapmadılar, Bursa'yı asla yaşamaması gereken susuzluk sorunuyla baş başa bıraktılar" dedi.

İsmini vermedi.

Bir sanayici olan, önce 800 dönüm dediği daha sonra 8 dönüm olarak düzelttiği iş yerinde başkanlığı döneminde oğluyla harıl harıl iş yaptığını söyleyen Alinur Aktaş'a şu sözlerle yüklendi:

"Bu durumun sorumlusu önceki yönetimdir, videoda Bursalılara sırıtarak, Bursalılarla alay edercesine suyla ilgili bizi eleştiren ifadeleri söyleyenlerdir."

İsale hattının bitirilmesiyle kentteki su problemini ortadan kaldıracak Çınarcık Barajı 2002'de tamamlanmasına rağmen suyu kente ulaştırılmadı.

Bozbey, "Dönemin belediye başkanı Ocak 2021'de aynen şunu söylüyor: 2023'te Çınarcık'ın taşınması ile 2050 yılına kadar sıkıntı yaşamayacağız. Nerede bu su? Gören, bilen var mı" dedi.

Haksız değildi...

Recep Altepe döneminde DSİ ve BUSKİ arasında imzalanan...

5 ay sonra göreve gelen Alinur Aktaş tarafından rafa kaldırılan protokole de konuşmasında geniş yer ayırdı Bozbey.

Üstüne basa basa şunları söyledi:

"Protokol neden iptal edildi, niçin iptal edildi, arkasında ne vardı?"

O protokol uygulansaydı proje 2021'de tamamlanmış, Çınarcık'ın suyu çoktan Bursa'ya ulaşmış olacaktı.

Bugün planlı su kesintilerine ihtiyaç duyulmayacaktı.

Aktaş'ın rafa kaldırdığı protokolde hayli önemli bir detay vardı:

Protokol uygulansaydı zaten borç batağındaki belediyenin sırtına krediyle 155 milyon Euro daha yüklenmeyecek, projenin maliyeti 15 yıl sonra Türk Lirası'yla metreküp üzerinden alınacaktı!

Ancak projeyi DSİ yerine nedense Büyükşehir üstlendi, protokol yok edildi, Euro bazlı sözleşme ile iş özel bir şirkete verildi!

O özel şirket iktidara yakınlığı ile biliniyor.

En büyük ihaleleri alması ile tanınıyor.

BUSKİ borca batsa da, Bursa su kriziyle baş başa kalsa da Euro bazlı krediyle işi özel şekilde halletmeyi tercih etmek Bursa için olmasa da birileri için daha kârlıydı demek ki!

Bozbey'e toplantıda BUSKİ ve DSİ arasındaki protokolün iptal edilmesi özel şirketle ilgili olabilir mi sorusunu yönelttim.

CHP Sözcüsü Akbulut da mecliste şirketin iktidara yakınlığına dikkat çekmişti çünkü.

Bozbey, şu yanıtı verdi:

"Neden vazgeçildi onlara sormak lazım ancak DSİ'nin yapması Bursalıların menfaatineydi. Bursa'nın gelecek menfaatiyle ilgiliydi üstelik. Geçen sene Ekim ayında BUSKİ'nin borcu 2025'in sonunda 25 milyara çıkacak dediğimde mecliste güldüler.

Geldiğimiz noktada 23 milyar civarında BUSKİ'nin borcu. DSİ, ben sizin kullandırdığınız su üzerinden 15 yıl sonra TL üzerinden tahsil edeceğim diyor. Büyük bir fırsat kaçmış ya da bu fırsatı değerlendirmemişler ya da kötü düşünürsek bu fırsatı başka türlü Bursalıların aleyhine değerlendirmişler."

2022'de resmî verilerle sayısı en son 8 bin olarak tespit edilen, ovayı işgal eden kaçak sanayi tesislerinin şehrin sadece su kaynaklarını tüketmediğine bu tesislerin hava kalitesiyle trafiği de katlettiğine sürekli değiniyoruz.

Bozbey'e yeni Çevre Düzeni Planı'nda kaçak sanayiyle ilgili bir adım atmayacaklarını da sordum:

"Kaçak sanayi bölgeleri ve ovada mevcut bulunan sanayilerle ilgili çalışmalarımız devam ediyor, mutlaka onların taşınması lazım ama yetmez. Sanayi Bursa'daki mevcut suyun yüzde 15'ini kullanıyor az bir oran değil. Yüzde 70'ini tarım kullanıyor, yüzde 15'ini içme suyu olarak kullanıyoruz. Sanayideki kültürü değiştirmemiz, boyahanelerle ilgili başka bir tasarrufu ortaya koymamız lazım."

Bursa susuzluk çekerken kentin suyunun ambalajlanıp satılması kabul edilebilir değildir.

Suyun ticarileştirilmesi ekolojik krizin parçasıdır.

Bu ekolojik sömürü sonlandırılmalıdır.

Suyun ticarileştirilmesi kamucu anlayışla bağdaşmamaktadır.

Özel şirketlerin Bursa'nın suyunu sözleşme şartlarını aşarak hortumladığı da iddia ediliyor.

Bozbey, konuyla ilgili sorumu şöyle yanıtladı:

"Kullandığımız suyun yüzde 4'ü ticari olarak kullanılıyor. Denetim yetkisi Bursa Valiliği'nde. O kaynakları nasıl kullanacakları sözleşmelerinde belli, Valiliğimiz bu konuda takibi yapacaktır."

Temiz suya erişim temel bir insan hakkıdır.

AK Parti döneminde faaliyete geçen Büyükşehir'in su fabrikası mutlaka farklı fonksiyonla hizmet sunmaya başlamalı, suyun ticarileştirilmesinin bir aracı olmamalıdır!

Bu arada...

Bozbey'in toplantıda "Net söylüyorum, Bursa'yı susuz bırakmayacağız" dediğini de ekleyeyim.

Barajlardaki yüzde sıfır oranının 'suyumuz tükendi' anlamına gelmediğini de belirtti.

Yüzde sıfır teknik bir oranı ifade ediyor aslında.

DSİ'nin önerdiği kotun altındaki su da kullanılabilir durumda ve o kotun altında yaklaşık 8,5 milyon metreküplük su var.

Sürdürülebilirlik doğrultusunda bir süre daha planlı su kesintileri sürmek zorunda.

23 yıllık ihmali bir buçuk senede gidermenin mümkün olmadığı da ortada.