Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, Bursa hesapları!

Aslında nerede durduğu biliniyordu.

Yine de bazı partililer bu kadarına ihtimal vermeyerek ya da vermek istemeyerek eski genel başkana toz kondurmuyordu.

Dünkü sözleri ise tartışmasız şekilde kime hizmet ettiğini ortaya koydu.

CHP'nin kurultay davasıyla ilgili "Mahkeme iddiaları iyice inceleyip delilleri ortaya koyacaktır. Yargı kararını tanımıyorum diye bir şey yok" dedi Kemal Kılıçdaroğlu.

Şöyle devam etti:

"CHP kayyuma teslim edilemez. Göreve gelse bile partiyi yönetemez yönündeki çıkışları gülümseyerek karşılıyorum. Ne demek yönetemez? 13 yıl kim yönetti? CHP'nin DNA'sı ile oynanıyor ben buna izin veremem.

Bugüne kadar hiçbir CHP Genel Başkanı vesayetle görev yapmadı. CHP vesayeti kabul etmez. Özgür Bey'i görevi devrederken uyardım ama şu anda karar almakta zorlanıyor."

Kılıçdaroğlu'nun "Ekrem İmamoğlu bir belediye başkanı. Özgür Bey'in bu kadar çok miting yapması doğru değil. Ben Aziz Kocaoğlu'nda böyle davranmadım. Yargı sürecini takip etmemiz gerekiyor" sözleri de kulislere yansıdı.

Mesajları netti.

Soru işaretlerini giderdi.

Açıklamaları esasında iktidara yönelikti.

Kısacası ben Özgür Özel gibi davranmam dedi.

Peki, nasıl bir CHP Genel Başkanı isteniyor?

İmamoğlu'nu unutmalı...

Mitingleri durdurmalı...

CHP'yi zaman ve mekân tanımayan eylemsel anlayıştan uzaklaştırıp yine durağan yapıya kavuşturmalı...

Tutuklamalara sesini yükseltmemeli...

Saraçhane direnişi gibi bir işi zaten istese de becerememeli...

Böylelikle partinin yüzde 40'ı aşan oyu hemen aşağı çekilmeli, gerekirse CHP'nin içinden yeni bir parti çıkarılarak bölünme perçinlenmeli.

Ülke gerçek gündeminden şimdi bile nasıl koparıldı.

Bir de 'mutlak butlan' kararı çıkarsa, CHP sokağı bırakıp içine dönerse 'börek ballı'...

Bugün bazı iktidar mensupları dahi yargıya sert eleştiriler yöneltirken, kurultay davasına, tutuklamalara hukuk süreci diyor, diyebiliyor.

Adalet Yürüyüşü'nü bile unutuyor...

Çıkıp konuşsam karar değişmez diyor.

Sanki çıkıp konuşmasını isteyenler kararı değiştireceğini düşündüğünden açıklama yapmasını istiyor...

Kayyum daha mı iyi diyor!

Ölümü gösterip kendisine razı etmeye çalışıyor.

Aslında siyasi partiler kanununu o da gayet iyi biliyor.

Mahkemenin 'mutlak butlan' kararı alınırsa görevi yine partili bir çağrı heyetine verebileceğini, o heyetin 40 gün içinde partiyi kurultaya taşıması gerektiğini, bu süre zarfında heyetin kimseyi ihraç edemeyeceğini de gayet iyi biliyor.

Ancak bu yönde bir açıklama yapmıyor, çünkü çağrı heyetinin değil kendisinin partinin başına gelmesini istiyor... Belki de kurultay sürecini mahallelerden başlatırım, iki yıl partinin başında kalırım, misyonumu tamamlarım diye düşünüyor.

Herhâlde yenildiği kurultaydaki delege yapısını da başkalarının oluşturduğuna inanıyor.

"Kurultay davasını açan ben değilim. 'Değişimci' olan delegelerin başlattığı bir yargı sürecidir" diyor.

Oysaki bir kısmı Bursa'da da mevcut olan sabıka dosyası kabarık aparatları hemen yanında yine kendisi konuşlandırıyor.

Yargı sürecini başlatanların ofisini kaç kere ziyaret ettiğini şüphesiz kendisi de biliyor!

O aparatların gerçeklikten kopuk, akıl dışı iftiraları CHP'yi parçalama maksadıyla muteber görülüyor.

Beyanlarını herhangi bir yerde dillendirseniz alay konusu bile olmazsınız ancak bir açık hava tımarhanesine dönen ülkede parti bile parçalarsınız.

Yine Bursa'dan bakarsak bugün CHP'yi yok etmek isteyenler Kılıçdaroğlu'nun devrildiği kurultaydan sonra da hiç durmadı.

Önce 1 Nisan'da görüşürüz dediler, 31 Mart 2024'te sandıktan tarihî zafer çıkınca bu kez Bursa'daki bazı belediye başkanlarını, değişimci siyasileri itibarsızlaştırmak için sayısız ahlaksız iftiraya, algı operasyonuna giriştiler.

Memleketin, yurttaşın derdi bambaşkayken İl Başkanı'nı devirmeye yeltendiler.

Aralarında eski il başkanları, eski ilçe başkanları, eski belediye başkanları da var milletvekili de...

Bir dönem bu kirli oyuna alet olan yeni seçilmiş isimler de oldu.

Yakılan yalan ateşi daha sonra onları da kavurdu.

Yerel kulislerde Kılıçdaroğlu'nun etrafında kümelenen isimlerin bugünlerde onu görevden alacağız, yerine şunu atayacağız hesapları yaptığı konuşuluyor.

Çıkacak karardan eminler gibi!

Milletin gönlünde de örgütün gönlünde de çoktan mutlak butlan olanlara CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in verdiği mesajlar kayda değerdi:

"Bursa'da bir meczup, il başkanımıza iftira ettiğinde, il başkanımız ona dava açtı. Erdoğan 3-4 ayda bir bu konuyu yokluyordu. Manisa'nın bir ilçesinde Tayyip Erdoğan'ın onay vermediği ilçe başkanı aday bile olamıyor. İlçe kongrelerine kadar bu noktaya gelmiş birisi, mahalleden itibaren delegelerini seçerek inşa edilen kurultaya şaibeli diyorlar.

Bu tuzağa düşen arkadaşlarımız oldu. Bunu takip edenler oldu. Ben Tayyip Erdoğan'ın bizi çekmeye çalıştığı çukura düşersek oradan çıkamayız dedim. Geçmişteki hatalardan ders alarak bir süreç yürütüyoruz. Butlan kararı çıkacak olursa takınılacak hatalı bir tutum tarihsel olarak vebal doğurur. Butlandan sonra görev kabul etmek tarihsel bir hata olur. CHP de bunu hak etmez."

Özel'in şu sözleri de daha önce ifade ettiği üzere dâhilî bedhahlara hiçbir koşulda teslim olmayacaklarını teyit eder nitelikteydi:

"Parti birinci partiyken, partinin başına seçimsiz gelip, milletvekillerini ihraç edip, 2 yıl partiyi yönetmek falan... Çağrı heyeti olsun, demokratik bir yarışın önü açılsın, delege bütün iradesini Türkiye'nin gözü önünde tazelesin. Çok daha doğru bu.

Ben böyle bir seçime girip kaybedersem de partinin neferi olarak çalışırım yine... Önceki genel başkanı olarak ama seçim kaybetmeden ya da biri seçim kazanmadan kimseye de partiyi bırakmayız.

Mahkeme diyelim ki, en kötü çağrı heyetini belirlesen, 40 gün içinde seçim yapması lazım. Çağrı heyeti kimseyi ihraç edemiyor. Çok açık siyasi partiler kanunu. Olasılıklar planımız da var. Ben zaten böyle bir şeyin sonuç değil, süreç odaklı olduğunu görüyorum; ama en kötüsünde de ben bana emanet edilen İBB'yi de İBB Başkanlığı'nı da bırakmadım. CHP'de de emaneti yere bırakmam."