'Mutlak butlan'cıların Bursa'daki hesapları yine tutmadı

Her geçen gün biraz daha derinleşen yoksulluğu...

Her geçen gün biraz daha büyüyen adaletsizliği...

Her geçen gün biraz daha kökleşen liyakatsizliği konuşturmamak istiyorlardı.

Bu belli ölçüde başarıldı.

İktidar ve iş birlikçilerinin; Özgür Özel'in liderliğindeki değişimle Türkiye'nin birinci partisi konumuna yükselen ana muhalefeti parçalayarak sinerjisini kırma hedefi ise başarılı olmadı.

Bunu başarma şansları da yok açıkçası.

Neden mi?

Çünkü her demokrasi dışı müdahale örgüt ve tabanı daha da kenetledi.

Serbest seçim ortamının ortadan kaldırılmaya çalışılmasına, muhalefetsiz bir Türkiye inşasına sokak tepki verdi.

Özel'in meydanların enerjisinden güç alan, korku eşiğini geride bırakan cesur önderliği mevcut düzenden rahatsız tüm kesimleri birleştirdi.

Son olarak Tandoğan'da demokrasi düşmanlarına karşı gösterilen reaksiyon tarihî nitelikteydi.

"Teslim olmayacağız" iradesi kararlı şekilde sergilendi.

Tüm bunların toplamı iktidarla rant ittifakı kuran özde değil sözde sosyal demokratları marjinalleştirdi.

'Mutlak butlan'cılar elbette durmayacaklar.

Ancak ne kısa ne de uzun vadede asla kazanamayacaklar.

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı ile 21. Olağanüstü Kurultayı'nın iptaline ilişkin davanın dün yapılan 5. duruşması 24 Ekim'e ertelenirken CHP Genel Başkanı, PM ve MYK üyelerinin tedbiren görevden alınması talebi reddedildi.

Davacı Lütfü Savaş'ın avukatı duruşmada, "Kurultay mutlak butlan ile sakatlandığı için Özgür Özel ve yönetimi, PM tedbiren görevden uzaklaştırılsın. Önceki kurultayda seçilen Kemal Kılıçdaroğlu ve PM'nin karar kesinleşene kadar görevlerine iadesine karar verilsin" demişti.

Kemal Kılıçdaroğlu ise davadan sonra doğrudan bir açıklama yapmayı tercih etmedi.

Avukatı, "Zarar vermemek için sessiz kaldı, sürece dair bir beklentimiz yok" demekle yetindi.

Kayyumun binlerce polisle 'baba ocağı'na girmesine tepki gösterebilir, aynı zamanda 2017'deki 'Adalet Yürüyüşü'nün de bir gereği olarak kurultay davasından çıkacak herhangi bir kararı meşru saymayacağını açıkça ilan edebilirdi.

Zaten yaşananlarla ilgili hiç konuşmamış da değildi.

En son şunları söylemişti:

"Örgütün tepkisi ne olacak? 2-3 gün tepki gösterir. Neymiş, beni genel merkeze sokmayacaklarmış. Evet sokmasınlar. Genel başkan neredeyse genel merkez orasıdır."

"Ekrem Başkan'la ilgili mitingler yapılmasını yanlış buluyorum. Bu mitinglere gerek yok. Bu konu Ekrem Bey'le hukuk arasında bir meseledir. Onun için böyle mitinglere gerek yok" sözleri de kendisine aitti.

Düne dönersek...

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Tandoğan'daki eyleme katıldıktan sonra Ankara'dan ayrılmamıştı.

Kritik davayı CHP Genel Merkezi'nde takip etti.

Sürekli suni tartışmaların içine çekilmeye çalışılan Bozbey'in açıklamaları kayda değerdi:

"Baba ocağındayız, evimizdeyiz.

Parti Meclisi üyelerimiz, Bursa İl Başkanımız, Bursa Milletvekillerimiz, Gençlik ve Kadın Kollarımız, partililerimiz ile birlikte, Genel Merkezimizde dava sürecini yakından takip ediyoruz.

Hak, hukuk ve adalet için tek yüreğiz."

47 yıl sonra Bursa'yı kazanan CHP'nin İl Başkanı Nihat Yeşiltaş da Bozbey'in yanındaydı.

Nihat Başkan, her zamanki gibi kararlıydı:

"Kayyımlara, vesayetçilere, kumpasçılara inat hiçbir yere gitmiyoruz. Halk iradesinden başka bir irade tanımıyoruz!"

Bursa'nın kamucu Milletvekili Kayıhan Pala da 'baba ocağı'nda "tek yüreğiz" vurgusu yaptı.

CHP'nin Bursa ekibi, davanın ardından Özgür Özel'le de bir araya geldi.

Orhan Sarıbal'ın Bursa heyetinin genel merkez temaslarında yine yer almaması şaşırtıcı değildi.

İktidarla rant ittifakı kuran özde değil sözde sosyal demokratlar şahsî ikballeri uğruna CHP'yi son seçimde birinci yapan değişimci kadroları ortadan kaldırmak isterken...

'Mutlak butlan'dan medet uman organizasyonlar çalışmalarını yoğunlaştırmıştı.

Geçen hafta kulislere Kılıçdaroğlu'nun Bursa ekibinin kimin, hangi göreve getirileceğine dair hazırlıklarını tamamladığı bilgisi yansımıştı.

Dün itibarıyla bu hesapları yine tutmadı.

Tehlike mi?

Geçmiş değil...

Hatırlatmak gerekir:

'Mutlak butlan'cıların bir B planı vardı.

Nitekim ayyuka çıkan rant iddialarıyla gündemden düşmeyen eski ilçe başkanları, eski il başkanları, algı aparatları ve diğer kadrolu iş birlikçiler; Nilüfer ve Yıldırım başta olmak üzere ilçelerde delegeleri manipüle ederek yönetimleri ele geçirmeye çalışıyorlardı.

Dünkü kararın ardından kuşkusuz bu çalışmalar yoğunlaşacaktır.

Çeşitli aparatların saldırıları da artacaktır.

Kılıçdaroğlu Gönüllüleri mi yoksa Kılıçdaroğlu genel başkanken Kılıçdaroğlu'na karşı Özgür Özel'e imza veren değişimci irade mi kongreleri kazanacak sorusunun yanıtını kısa süre içinde öğreneceğiz...

CHP'nin içindeki malum yapının bazı unsurlarının Özel ve İmamoğlu maskesi takarak kendilerini yine perdelemeye çalıştıklarını da gözlemlemekteyiz.

Bugün tehdit altında olan sadece CHP değil, ülkenin geleceğidir.

Mesele memleket meseledir.

Mesele ezilen milyonların yarınlarına dairdir.

Delegelerin kongrelerde vereceği kararlar bu nedenle hayatidir.

Peki, bu bilinç ile hareket edilecek midir?

Kongrelerin ardından değişim daha da güçlenebilir.

Aksi yönde tercihler CHP'nin geneldeki iktidar yolculuğuna büyük zarar verebilir.

Toplumun, ihanet içinde olan malum kadroların tasfiyesi için başlatılan ihraç sürecinin genişletilerek devam ettirilmesi yönündeki beklentisi karşılanmalıdır.

CHP artık parti programı hazırlığını da tamamlamalı, sorunların çözümüne yönelik yol haritasını kamuoyuyla paylaşmalıdır.