Selahattin Adıgüzeller

[email protected]

Er kişi niyetine!

17 Mayıs 2024 Cuma, 09:15

Bırakmış malı, mülkü, şöhreti, makamı...

Bitirmiş dünyadaki bitmez denilen telaşı, derdi, kederi, işi...

Uzanmış yatıyor kıbleye doğru musalladaki er kişi...

Caminin avlusunda sessiz bir kalabalık...

Belli ki son yolculuğuna çıkan tanınmış, sevilen ve sayılan bir kişi...

Kimleri ağırlamadı kimleri misafir etmedi ki, ah o soğuk musalla taşı...

Cenaze yakınlarının yüzünde derin bir hüzün, içinde tarifsiz bir acı ve bazılarında pişmanlık kokulu gözyaşı...

Ateş düştüğü yeri yakıyordu yine ve bazıları güneş gözlüğünün ardından o ateşe uzaktan bakıyordu...

Gerçekten üzülenlerle üzülmüş gibi yapanlar, vefalılar ve vefasızlar birlikte saf tutuyordu...

Yakalarda, vefat edenin çekilmiş en yakışıklı siyah-beyaz resmi...

Daha kalkmadan musalladan cismi, geçmeye başladı bile sohbetlerde rahmetli diye ismi...

Sağken duymak isteyip de duyamadığı eş, dost ve akrabalarından övgü dolu sözleri, acı acı gülümsetir gibi sanki merhumun yaka resminden bakan gözleri...

Sahi neden cami avlusuna saklar, yaşarken sevdiklerimizden sakınırız ki sevgi ve saygı dolu o sözleri, duyamayacağını bile bile...

Cenazeye gelenlerin bir gözü saatlerindedir, bir kulağı minarede...

Mikrofon hazır, bize bir kez daha her faninin ölümü mutlak tadacağını hatırlatacak imam efendi nerede?

Bir an önce okunsun ezan, kılınsın cenaze namazı, okuyalım ruhuna Fatiha'yı, haklar helal edilsin...

Hep bir ağızdan, "merhumu iyi bilirdik" denilsin...

Herkesin işi var gücü var, ödenecek çeki-senedi, katılması gereken çok önemli toplantısı ve otoparkta son model arabası...

Hayat devam ediyor sonuçta ölenle ölünmüyordu...

Nitekim o musallaya kim yattıysa hepsi yaşarken öyle diyordu!

Ve ne yazık ki, birçoğu mezarlıkların kendilerini vazgeçilmez zannedenlerle dolu olduğunu bilmiyordu!

Kimimize çok uzak gibi gelir ölüm, kimimize şah damarından daha yakın...

Şairin dediği gibi, kaçışı yok taht misali o musalla taşında bir namazlık saltanatın!

Zaman kum saati gibi acımasızca akıyor...

Cami avlusunda cenaze namazı için saf tutan, tabuta omuz atan dostların sayısı giderek azalıyor...

Onlar da, kabristana gitmeden cami çıkışında veda ediyor...

Derler ki, bir insanın gerçek ölümü, onu hatırlayan dünyadaki son kişinin de öldüğü anmış...

Ölümü acı kılan biraz da bu unutulma duygusundanmış!

Ne mutlu, öldüğünde unutulmayacak eserler, güzel anılar, hatıralar bırakanlara...

Rahmetle, minnetle, hayırla, sevgi ve saygıyla anılacaklara...

NOT:

Bugünkü yazım, Cuma hutbesi kıvamında oldu, kusura bakmayın, arada duygusallaşıyorum işte!

Yorumlar

Yazarın Diğer Yazıları

Tüm Yazılar